Ayrı ayrı yüreklerde başlamıştı hikayemiz…Ben tanıdık, yabancı bedenlerin hücre labirentlerinde kaybolurken, sen ezber bozan ayrılıkların esiriydin. Rehber olurken gözlerinin ışıltısı yoluma, ‘KADER’ koyduk adını, birbirimize gelişimizin. Oysa gidişinin ‘KEDER’ olacağını kim bilebilirdi ki? Ben soluduğum havanın tadını bile alamazken, aydınlığa çıktığım yolculukta gözlerimde doğdun. Sıcak bir yaz akşamı, geldin oturdun yüreğime. Karşımdaydın, konuşmadık, ama susmadık. Havada uçuşan harfler, kulakları sağır edercesine savaşırken, birbirimizi duyduk sadece. Yeşerdik, ışıdık, nefes aldık, yaşadık. Tazelenen nefeslerimizle yeniden doğduk, oysa kim bilebilirdi ki yeniden öleceğimizi? Sen yeşili sevdin, ben maviyi. Bilirsin AYNILIK, AYRILIĞI getirir! Biz aynı olmaktansa, AYNA olduk birbirimize. Terketmişti bizi artık ait olmadığımız virane bedenler. Artık sen benimdin, ben de senin. Bir eylül akşamıydı ilk dokunuşumuz. Kızıl yapraklar bedenlerini ölüme terkederken, biz hayat bulduk. Güneş terketse de gezegeni, artık sen vardın. Ben en sevilen romanın kahramanıydım, sense arasında bir ayraçtın seni sardığım eskimiş sayfaların arasında. Yaşamanın bedeli ölümse, aşkın bedeli ayrılık mı olmalıydı? Üzülme Cahit sıktı ölümü düşünüyorum. O kadar teğet geçerken sevmek! Ölümü düşünüyorum Cahit sıktı ölümü? Çok yaklaşmışken sen bana, artık nefes alamıyorum. Şimdi artık sen nerdesin? Ben neredeyim? Oysa şimdi, biletsiz yolculukların ayakta giden yolcuları gibiyiz, İneceğimiz durağın manzarasında düşüncelerimiz.
Boyundan büyük işlere, yüreğinden büyük aşklara kalkışma!
Bir cevap yazın