Dün annemin sandığını açtım ilk kez. Neredeyse bir yıl olacak. Annem zaman zaman açar,
içinden bir şeyler alır, bir şeyler koyardı. Pek oralı olmazdım. Havlular, sandık lekesi olmuş
dantel masa örtüleri, kenarları oyalanmış renk renk yemeniler, nevresim takımları, seccadeler.
Aralara serpiştirilmiş naftalin paketleri. Kahverengi çantasında evlilik cüzdanı, ilkokul
diploması, gazeteden kesilmiş bir makale, babama ait bir şiir defteri. Beyaz üzerine küçük
yaprak desenli yazlık elbisesi geliyor elime. Bu elbiseyi aldığımız günü hatırlıyorum. Yaz
başıydı. Vitrinde görüp beğenmişti. Pahalı diye istememişti ilkin. Ben ısrar edince almıştık.
Son cemre de düştü. Her yer pembe beyaz. Çağlanın çıkması yakındır. Annem çok severdi.
Bu aralar hep yorgunum. Bankanın doktoruna göründüm. Kan tahlili, idrar tahlili, ultrason
bir şey çıkmadı. Vitamin yazdı doktor. Bahar yorgunluğu diyor Serpil abla. Şubenin en eski
personeli. Seneye emekli olacak. Ara sıra dertleşiriz. Sağ olsun annemin ölümünde çok destek
oldu. Stresli iş bizimkisi. Sabahtan akşama kadar bir elin bilgisayarda bir elin telefonda.
Müşterisi ayrı, müdürü ayrı. Akşam iş çıkışı Füsun’un mağazaya uğrayacağım. Geçen hafta
sonu arayıp sitem etti. Yeni sezon kıyafetler getirmiş. Pek alasım yok ya, yine de bir gidip
bakmalı. Yorgunum.
Masamın karşısındaki duvarda bir pano asılı. Her gün yüzlerce kez okuyorum üzerindeki
yazıyı. Çaycı çay bırakıyor masaya. Kaç kere söyledim bana açık getir diye. Aklı bir karış
havada. Dedikodu yapmayı seviyor. Yüz vermiyorum. İçinden “ Ne suratsız kadın” diyordur.
Telefon çalıyor. Müdür, yanına çağırıyor. Karşısında oturan kalantor adama gülümseyerek,
“Şevki bey’e istediği miktarda krediyi vereceğiz. İşlemleri siz yapın” diyor.
Adam sırıtarak kahvesini yudumluyor. İçim sıkılıyor. Öğle tatili bir gelse diyorum. Derken
öğle tatili oluyor. Bir şey olmuyor. Yemeğe çıkmıyorum. Canım bir şey istemiyor. Serpil
Abla yemekten erken dönüyor. Bugünlerde çok mutlu. Oğlu nişanlanıyor on beş gün sonra.
Gelinini çok seviyor. “Okumuş kız, sonra helal süt emmiş” diyor. Geçen gün resmini gösterdi.
Allah için güzel kız. Cumartesi günü nişan alışverişine çıkacaklarmış. Beni de çağırdı. “ Sen
de gel. Yardımcı olursun bana. Hem havan değişir biraz.” Çok ısrar ediyor, kıramıyorum. İyi
insandır, şubedeki öbür kadınlara benzemez. Öbürleri her akşam mesai bitiminde tuvaletin
aynasında makyaj yapıyorlar. Saçlarını kabartırken dedikodu yapıyor, birbirlerine yemek tarifi
veriyorlar.
Füsun beni görünce sitem ediyor. Hastalanmış. Tansiyonu düşmüş, bayılmış mağazada.
“ Ölsem haberin olmayacak, iş çıkışı eve geçerken uğrar insan.” diyor. Şubede işler yoğun
yoruluyorum, çoğu akşam mesaiye kalıyoruz diyerek geçiştiriyorum. Kimse kimsenin
halinden anlamıyor. Bir bilse ne kadar yorgunum. Yeni sezon kıyafetler getirmiş. Üstün körü
bakıyorum. Füsun, turkuaz bir bluz ve ona uygun beyaz bir pantolonu elime tutuşturuyor. “
Bunları dene, eminim sana çok yakışacak,” diyor. Üzerimde güzel duruyor. Yine de almak
istemiyorum. “Elin sıkışıksa sonra verirsin,” diyerek poşete koyuyor kıyafetleri. “Gideyim,”
diyorum bırakmıyor. “Otur, adaçayı yapayım, yorgunluğunu alır hem.”
Merdivenleri güçlükle çıkıyorum. Başım çatlıyor ağrıdan. Elimdekileri koltuğa bırakıp
mutfağa geçiyorum. Birisi balık kızartıyor. Söylene söylene aspiratörü çalıştırıyorum.
Bardağa biraz su koyup bir ağrı kesici içiyorum aç karnına. Havalandırma boşluğundan
gülüşme sesleri geliyor. Üzerimi değiştirmek için yatak odasına geçiyorum. Füsun’dan
aldığım bluzla pantolonu tekrar giyip boy aynasında kendime bakıyorum. İçindeki ben
değilim sanki. Çıkarıp dolabın en dibine atıyorum.
Annemin sandığını yeniden açıp karıştırıyorum. Naftalin kokusunu bir kez daha alıyorum.
Uçuk mavi bir havluyla, babamın şiir defterini çıkarıp kenara ayırıyorum. Annemin yaprak
desenli elbisesine gidiyor elim. Çıkarıp alıcı gözüyle bakıyorum. Yarın terziye uğrayıp
üzerime göre yaptırmalı. Sandığı kapatıp mutfağa geçiyorum yeniden.
Aşağı kata yeni taşınan kadının sesi duyuluyor “ Pis pis pis pis, nereye kayboldun kız aşifte?
Nasıl olsa çıkacaksın ortaya Nuriye Hanım!”
Bir cevap yazın