1-
“Büyük şehir insɑnını büyüleyen ɑşktır, ɑmɑ ilk bɑkıştɑ değil, son bɑkıştɑ ɑşk.” Walter Benjamin
1940’ta nazilerin eline düşmemek için intihar etmesi Walter Benjamin’in yaşamını dramatik hale getirmiştir ancak yapıtları yaşadığı sanayi devrimi sırasında düşünceleri de oldukça ilginçtir. O dönem aydınları arasındaki hiçbir şey umut edildiği gibi olmamış yaygın olan olan melankolik yaklaşım yapıtlara da aynı şekilde umut ve hayal kırıklığı biçiminde yansımıştır. Das Passagenwerk (Pasajlar) adındaki kitap Walter Benjamin’in kentler ve kültürel gelişme arasındaki ilişkileri ele alan bu alandaki nadir yapıtlardan biridir. Aragon’un 1919’da opera pasajının yıkılacak olması üzerine yazdığı metin, “bu pasaj için ’insan akvaryumu’ (yani, bugüne ait bilmecelerin çözüldüğü düne ait bir kalıntı) demesi, Benjamin açısından büyük bir ilham kaynağı olmuştur”… Edebiyat eleştirmeni N. Gürbilek kitapla ilgili olarak bir konunun altını çiziyor ve “Walter Benjamin, geçmişi sonraki kuşaklara aktarılacak bir hazine olarak değil, bir enkaz olarak görüyordu.” diyor…
Ütopya konusu ve ütopik yazın alanı oldukça geniş… Miguel Abensour Ütopya da iki ismin bu alana katkılarını ele almıştı: “Projemiz daha ziyade ütopyayı yazgısının iki güçlü anında kavramak: Önce şafağında, sonra da Walter Benjamin’in felaket dediği en son tehlike karşısında.” diyordu.. Paris özelinde -ki sanayileşmenin başlarında burjuvazi açısından (Haussman vs) Paris Komünü dolayısıyla özel bir kentleşmecilik planı alanına- konu olmuştur. “Pasajları flaneur’le ilişkilendirirken, Walter Benjamin’in şiirsel düşüncesi bu mekanı flanörün gezintisinden koparır ve phalanster’in sokak-galerisiyle ilişkilendirir.” der Abensour (S.64, L’Utopie de Thomas More a Walter Benjamin, Versus Kitap)…
Sosyalist ütopyacı C Fourier in ortaya attığı bugün artık pratikte önem kazanmaya yer edinmeye başlayan perma kültür alanıyla yakın ilişkili ütopik bir kavramdı falansterler…Toplu yaşam alanı tasarımı bir toplu yaşam modeli…Doğa ile üretimi barıştıran… Flaner yani flaneur’ün sözlük anlamı ise boş boş gezinmek sürtmek demektir. Ancak Baudlaire’in kullandığı anlamda “şehri deneyimlemek için sokakları yürüyerek gezen kişi” demekti. Şairin türettiği anlamda…. Çünkü Pasajlar’ın etrafında döndüğü merkezlerden bir diğeri, Baudelaire ve özellikle de onun en meşhur eseri Kötülük Çiçekleri idi…
Bu konuya nerden geldim… Bursa sokaklarında dolaşıyorum… Bursa’da kentleşme konusunda ipin ucu kaçmış… Şehirde son yıllarda tek tek uluslar arası oteller açılıyor. Hilton, Sheraton, Divan şu bu… Pazarlama alanında pek başarılı olamadıkları için yabancılara da “buyrun gelin” denilmiş… Belli ki kent turizm için elverişli varsayılıyor…Benim 25 yıllık yerel yönetim çalışmaları sırasındaki gözlemim de bu yönde.. Tabi bunda diğer ekonomik faaliyet alanlarında maliyetlerin yüksek olması ve kapsam gerektiren (arge vs) teknik altyapıda yeterli birikimin olmaması da etken…Yani işin kolayına kaçanlar için imdi yağlı kapı: Turizmcilik… Bu yüzden bu alana teşvik de çok olmuştur hep.. Ancak turizmle gelişmiş bir ülke örneği ise pek yok o başka…
İşte böylesi bir kentin sokaklarında dolaşıyorum…Önce ver elini Pazar Pazarı.. Doğduğum, çocukken gezindiğim sokakları, binaları resimliyorum…Bir eski dosta rastlıyorum… Ne yapıyorsun Tamer resim mi çekiyorsun diye soruyor… “Bilmiyor musun ben karışık adamım” diyorum… Şakasına gülüyor. “Bilmem mi.”.. Pazarcıların atışmacıları: Biri karşı sergiciye “Yaşa Vatan Yaşa Millet dersiniz” diyor ekliyor: “Ama düzelten gene sizsiniz..” Gülmem mi…
Ve bir ihtiyar amca denk çıkıyor karşıma… Büyük şans.. Ona da çay ısmarlıyorum: “Oğlum yanlış anlama” diyerek başlıyor…. Belli ki bu yaşına rağmen mahalle baskısının gadrine uğramış, o yüzden tedbir alıyor… Buyur amca diyorum.. Başlıyor. “Bunların akılları almıyor amma…”
S.Merinos’un kapatılmasından dem vuruyor…Oh be diyorum içimden .. Uzun zaman oldu, aklı başında bir insana denk gelmiş olmanın huzuru var şimdi bende… Dağ yöresinden olup da böyle düşünmesi daha da şaşırtıcı oluyor benim için…Çünkü orası Bursa’da o malum çevrenin seçimlerde neredeyse tulum-lar çıkarttığı bir bölge..
Bir daha görüşmek umuduyla vedalaşıyoruz…
Bir işadamı hayat hikayesini anlatıyor; memleketimin yeşiline benziyor diye kalkıp Bursa’ya gelmiş Karadeniz’den. Sanırsınız ki çevreci falan olup bu işlerle uğraşacak ama bakıyorsunuz girdiği işe: İnşaat..
Bu Bursa örneği…
“Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.”
(İçe Kapanış, Kötülük Çiçekleri, Charles Baudelaire)
Bir cevap yazın