Kalıtımsal çürüklük bedende midir yoksa ruhta mı?
Ölümcül olan duygular mıdır yoksa insanlar mı?
Bizi biz yapan değerler, başarılar, toplumsal konumumuz, ruhsal güzelliğimizden midir yoksa çirkinliğimizin kalıtımsallığı mı?
Nejat Uğurlu “Sendrom” filminde bizi kendi heyelanlarımızla yüzleştiriyor.
Çocukluğumuzda başlayan ruhsal evrimimize gerek etken, gerekse edilgen rollerle ayna tutarken; parçadan bütüne ulaşmaya çalışan insanın toplum sığınağından tekrardan kendine dönüşünü, Hastalığı yüzünden maske takmak zorunda kalan bir Şair’in gözünden anlatmış.
Mutluluk, aşk ve cinsellik kavramları insan vücudunda şekil alırken; toplumun benlik üzerindeki etkisi, duygusal cinayetlerimiz ve maskelerimiz bilinçaltımızdaki Katille bizi hesaplaşmaya itiyor.
Peki bir duyguyu öldürmek cinayete girer mi?
Nejat Uğurlu’nun kadrajından Psikolojik Gerilim tarzında kısa film olarak seyirciyle buluşan Sendrom; yurtiçi ve yurtdışı kısa film festivallerinde adından sıkça bahsettirecek gibi.
Ruhumun bir parçasını da kenarına iliştirdiğim film, edebî anlamda bir şiiri hem dinlemenin hem de izlemenin keyfini verdi bana.
Umarım sizler de beğenirsiniz.
İyi seyirler…
https://www.youtube.com/watch?v=7Jh5NktjY38
Bir cevap yazın