bir hayli zaman geçti
başka göklere göç edeli kuşların
kanatlarında güz hüznü
güzeldi bulut olmak…
ardından bir hayli kanadı zaman
kırıklarını avucumda sıktığım
kristalden bir resim kırıldı müntehir vakitlerin yüzünde…
deniz güzeldi
tuzuna bağışlamıştım adımı
yaralarına resmetti yüzümü sular
bu ben değil(d)im dedim
yalancı kahkahalar atarak güldü deniz…
sen yüzlü ne varsa eskidi…
eskidi anılar ince billur aynalarda…
yollar eskidi ve
silindi
sana ait bütün durakların izleri…
beton bir zemine
kalablaık düştüm içinden…
mutlu bir hayatın hudutları
ölen ve gömülen babamın yaşadığı kadarmış
senin bana gülümsediğin kadarmış
bahtiyarlık…
yatağından çıkan bir nehir gibi sokuldun bana
sonra bir taşkının ardından suyun çekilmesi gibi
çekildin hayatımdan…
bu dalganın bir okyanustan ötekine erişen uğultusu
öldürüyor beni, anlıyor musun
öldürüyor beni
belalı gecelerime
açılan tüm ihtimalleri zamanın…
susku gecikmedi gece yatısına
bir daha çıkmamak üzere
sedası battı geceye…
başardığım ne varsa seni unutmamın karşılığıydı, biliyorum…
bir çığlık geçti bakışlarından
duvarlarına bütün sokakların
ona dokunup sustum…
seslerine yumdum gözlerimi
uyudum
seslerine dokunp sustum…
Josef Kılçıksız
Finlandiya, derin kış…
Bir cevap yazın