Gazetelerde okudum, televizyon haberlerinde izledim; bir üniversiteyi yönetmek üzere seçilmişsiniz. Gönülden kutlarım. Öğrencileriniz de üniversitenizin tüm akademisyen kadrosu da çok şanslı. Bu ve benzeri sözleri bu aralar çok duyuyorsunuzdur ama ben duymamış olabileceğiniz bir şey söyleyeceğim; bugüne kadar eğitim vermiş olduğunuz öğrencileriniz arasında en şanslısı benim!
Nedenini merak edeceksiniz, hemen söyleyeyim; ben sizin sınavınızda kopya çektim.
“Üniversitede kopya çeken ve bunu da matah bir şeymiş gibi itiraf eden bir öğrenci kendini nasıl şanslı olarak değerlendirir ?” diye sorabilirsiniz. Lütfen bu itirafımı küstahlık olarak almayın.
Beni hatırlamazsınız. Öyle parlak bir öğrenci değildim. Çok da bilinçli yapılmayan tercih sıralamasıyla o bölüme girmiştim. Mezun olmaya yetecek kadar çalışıyordum. Sonrasında ne yapacağıma dair çok fazla fikrim ve planım yoktu.
Son senenin final sınavındaydık. O zamanlar her şey ne kadar farklıymış. Teksirle çoğaltılmış soru kâğıtların üzerine el yazınızla yazdığınız cümle bugün gibi aklımda. Zihnime mıh gibi kazımışım. Bu sınavların gelip geçici olduğunu, gerçek sınavların bundan sonra başlayacağını ve bize asıl onlarda başarılar dilediğinizi söylüyordunuz.
Ben anlamadım. O an anlamadım. Sınav başladı. Aklımda yanlış kalmadıysa kopya çekmesem de geçiyordum. Ya da belki öyle değildi de ben yıllar içinde zihnimde öyle revize ettim. Aslında haklı çıkmanın peşinde de değilim ama galiba insan büyük pişmanlıklarında kendine küçük çıkışlar arıyor. Yoksa bazı şeyleri taşıyabilmek nasıl da güçleşiyor.
Önümdeki kolçaklı sandalyede oturan arkadaşım ders kitabını sandalyenin altındaki rafa yerleştirmiş. Zorlanan bir öğrenci için çok cezbedici. Siz aralarda dolaşıyorsunuz. Sanki hafif bir yürüyüşe çıkmış gibisiniz, dalgın görünüyorsunuz. Belki de ben bundan cesaret aldım.
Bakın hâlâ yan yollara kaçıyorum. Bunca yıl sonra hâlâ! Yan yollar itirafları gölgeler mi ki?
Ayağımı uzatıp ayakkabımın burnuyla kitabı açtım, sorulardan birinin cevabını buldum. Yaz başlangıcı olduğuna göre yazlık ayakkabılar giymiş olmalıyım.
Şimdi bunu anlatırken bu ayrıntıyı düşünmem de bir başka kaçış olabilir mi?
O sırada fark ettim ki siz yanımdan geçiyorsunuz. Kollarınızı kavuşturmuşsunuz, yüzünüzde sakin bir ifade.
Üniversite yıllarını herkes hayatının en güzel dönemi diye tanımlar. Ben en karanlık zamanlarım olarak hatırlıyorum. Berbat bir yurtta kalıyordum. Toplama kampından hallice desem ayıp etmiş olurum belki ama o zamanlar bana öyle geliyordu. 87 kışını hatırlar mısınız? Nasıl kar yağmıştı da bütün yollar kapanmıştı. İşte biz o kış yurtta mahsur kaldık. Kaloriferler yanmıyordu, sıcak su yoktu, yemek verilmiyordu. Günlerce battaniyelerin altında oturup sadece bisküvi yemiştik. Sonra bakkalda bisküvi kalmamıştı.
Bunları niye anlatıyorum ki şimdi? Hâlâ “Ama ben de çok çektim!”in peşinde olmam çok tuhaf. İnsanız işte, yıllar geçse bile hatalarımızı haklı olduğunu düşündüğümüz sebeplerle allıyoruz pulluyoruz galiba. Ne çok zaafımız var. Yaş alıyoruz, bazı zaaflarımız geçmiyor. Kronik hastalık gibi, onlarla yaşıyoruz. Pişmanlıkları bahanelerle sarıp sarmalamak, “Acıların çocuğuydum ben!” kolaycılığına kaçmak da bir zaaf mı acaba? Belki de!
Lisedeyken de yakalanmıştım bir kere. Bunca yıl sonra bunu söylemek gereksiz olacak ama aslında durmadan kopya çeken bir öğrenci değildim.
Bütün pişmanlıklarda böyle savunmalar var mıdır?
Psikoloji dersini çok severdim lisedeyken. Sevdiğim için de çok çalışırdım ve notlarım da iyiydi. Zaten bildiğim için yakalandım. Tüm soruları kendi bilgimle cevaplayınca, soru kâğıdının üzerine yazdığım kopya notlarını unutan beceriksiz bir öğrenci olarak tam not alacakken en düşük notu almayı inanın hiç umursamadım. Kopya çektiğim belgelenmişti, daha ne olsundu. Öğretmenimin en düşük notu vermesi değil ama notumu sınıfa okurken “Kahrol!” demesi beni mahvetti. Kendimi var etmeye ve hayata dâhil olmaya çalıştığım yaşlardayım. Bir öğretmen elli kişilik sınıfta bana kahrolmamı söylüyor. Kopya çekmek gibi büyük bir günahım var. O günahı beni her gördüğünde kahrolmamı söyleyerek ödetti bana. Hep herkesin ortasında ve hep yüksek sesle. Psikolojiyi bir daha sevemedim.
Beş yıl sonra size yakalandım. Evrensel eğitim veren bir kurumda, hayata giriş yapmamıza çeyrek kala ilk ve tek kopyam. Ayağımı da kitabı da yüzümdeki ifadeyi de gördünüz, biliyorum. Ve ne yaptınız biliyor musunuz? Usulca uzaklaştınız. Usulca! Kavuşturduğunuz kollarınızı açmadan, adımlarınızı hızlandırmadan. Soluğunuzu tutmuş bile olabilirsiniz ya da bana öyle geldi.
İşte o an ben tepeden tırnağa utanca kestim. Sınav kâğıdının üzerindeki el yazınızı tekrar okudum. Hayatın asıl sınavları bundan sonra başlıyor ve ben önüme çıkan ilk sınavda çakıyorum işte. O an öyle düşündüm. Keskin bir pişmanlık doldurdu her yanımı.
Geçtim o final sınavından. Üniversiteden mezun da oldum. İş bulma konusunda hiç sıkıntı da yaşamadım. Çok iyi kurumlarda da çalıştım. Bunlar işin kolay kısmıymış meğer.
Zarif el yazınızla bize anlatmaya çalıştığınız hayat sınavları herkes gibi benim de önüme defalarca çıktı, çıkmaya devam ediyor. Ömrüm olduğu sürece türlü türlü sınanacağımı artık öğrendim. Kimileri kolay, hallediyordum. Kimileri çok zor, sorular hep bilmediğim yerlerden geliyor. Öğrenmeye devam ediyorum. Öğrendikçe ve hallettikçe yaşadığım hazzın tarifi yok. Emek vererek cevaplanan sınavlar çok değerli, sonucu ne olursa olsun.
Sizin nefes bile almadan parmak uçlarınıza basa basa uzaklaşmanızı ben aldım cebime koydum hocam. Yüreğime, zihnime yerleştirdim ve bir daha hiç yanımdan ayırmadım. O utancı tekrar yaşamamak için ömrümün sonraki sınavlarında hiç kopya çekmedim. Başımı öne eğmedim. Hayatı becerildiğim kadar becerdim, beceremediğim zamanlarda ayağımı sağa sola uzatmadım. Kimsenin nefesini tutarak yanımdan uzaklaşmak zorunda kalmasına sebep olmadım.
Ben o pişmanlığı bir daha hiç yanımdan ayırmadım. İyi ki dediğim bu en büyük utancımı tüm ağırlığıyla bile isteye taşıdım. Yüzüm kızararak cebimden çıkarıp ellerimle dokundum, sonra yine özenle yerine yerleştirdim.
Lisedeki öğretmenimin öldüğü haberini aldım geçenlerde. Hayır, üzülmedim. Bir ölüme üzülmediğime üzüldüm.
Sizin en şanslı öğrenciniz benim hocam. Benim için öyle!
Tüm kalbimle tekrar kutluyorum sizi.
Sevgilerimle…
Bir cevap yazın