Sevgilim,
Hayatım tozlu raflar arasında hiç tanımadığım insanları kovalamakla geçmedi ya da derslerine çok çalışıp en iyi olma hayalleri kuran birisi olmadım hiç. Ben makul hayaller peşinde koşan ve her zaman Harikalar Diyarı’ndaki tavşan gibi anları yaşamakta geciktiğini düşünen birisiydim. Pembe panjurlu ev hayali kurmadım hiç ya da sayısız ev, araba… Ben yalnızca mutluluğu istedim.
Uykusuz geçirdiğim o buz gibi gecenin sabahında gözlerimin altında mor halkalarla kitaplar arasında gezinirken gözüme çarptı cildi yıpranmış o roman. Üzerinde adı bile yazmıyordu; yalnızca kapağına baktığınızda ne kadar mutsuz olduğunu anlayabilirdiniz. Onu elime almaya korkmuştum ilkin. Uzun zamandır uykudaydı besbelli ve uyandırılmak ister gibi bir hali de yoktu. İlk sayfasındaki o yazı gözüme çarptı. Kalbim bir an durdu, yemin ederim ki durdu. Yüzümdeki her noktanın kırmızının farklı bir tonuna bürünmesini gören birileri var mı diye etrafıma baktım. Yalnızca sen ve ben vardık… İkimiz. Senin el yazın ve ben. O kısacık cümleyle bağlamıştın beni kendine. Sanki benimle aynı pencereden bakıyordun dünyaya. Sen de inanıyordun kitaplardaki o romantizmin yalnızca ciltler arasında kalmadığına. Sen de benim gibiydin…
Doğduğum an ile başlayan yalnızlığım bitmişti sanki. Hepsi senin sayende sevgilim. Sana böyle hitap etmeme kızar mısın? Lütfen kızma. Düşün ki, dünyanın bir yerinde senin nefes alıyor olma ihtimalinle dahi ufacık kalbi neşeyle dolan bir kadın var. O kadın ki seni yalnızca bir cümleyle tanıdığına inanmış ve yaşama tutunmasını sağlayan yegâne şey o cümle…
Biliyor musun sevgilim, artık sabahları uyandığımda güneşe bakıyorum ve seninle aynı güneşi paylaştığımızı düşünerek mutlu oluyorum. Uyuyamadığım gecelerde yanı başımda duran oyuncak ayının kucağına yatıp senin dizlerinde olduğumu hayal ediyorum. Belki ellerin saçlarımda gezinir o sırada ve sen her şeyin yoluna gireceğine dair sözler söyleyerek beni rahatlatırsın. Bunu gerçekten yapar mısın? Yaparsın… Buna tüm kalbimle inanıyorum sevgilim.
İnsanların kalbinin elleri kadar olduğu söylenir; ama ben bunun doğru olduğunu düşünmek istemiyorum. Benim ufacık ellerim varken senin gibi büyük bir adamı kocaman sevebiliyorum. Evet sevgilim, seni kocaman seviyorum… Belki bana inanmayacaksın; yalnızca bir cümleyle böyle âşık olunmaz diyeceksin; ama hayır, lütfen böyle düşünme. Ben o bir cümleden anladım senin kalbinin büyüklüğünü. O tek cümleydi beni sana bağlayan.
Keşke yanımda olsan, o zaman geceleri baykuşların uğultusundan korkmazdım ki… Sen elimi tutar ve bana hikâyeler anlatırdın. Sesini duyabilme fikri dahi kalbimin delicesine çarpmasına sebep oluyor. İyi ki varsın, iyi ki sen de yanımda olmak istiyorsun.
Yağmur yağarken insanlar sevdiklerine sığınır, hafif bir müzik dinler ve geleceğe dair hayaller kurar. Ben yağmurlu havaları hiç sevmedim. Çünkü yanımda değilsin ve sarılacak kimsem yok. Yalnız hissetmek nasıl biliyor musun sevgilim? Umarım bilmiyorsundur. Senin gibi bir adam böylesine soğuk bir duyguyu asla hissetmemeli. Bazen yanıma kitabımızı alıyorum ve kimselere haber vermeden birkaç saat uzaklaşıyorum insanlardan. Bazen aç bir sokak kedisi eşlik ediyor o saatlerime, bazense yalnızca ikimiz oluyoruz. Bir sen, bir ben…
Her şey kayboluyorken, kabuslar rutin halini almışken sarılıyorum kitabımıza. Seni hissediyorum biliyor musun? Seni gerçekten hissediyorum. Bütün sıcaklığınla beni sardığını ve kâbusların yavaşça dağıldığını… Seninle aynı duyguları paylaşmadığımı biliyorum, belki de senin yanında çok sevdiğin bir kadın var ve gerçekten mutlusunuz. Umarım öyledir, çünkü senin mutlu olman dahi beni hayata sıkı sıkıya bağlıyor. Hep mutlu ol sevgilim, eğer o kadını seviyorsan devam et sevmeye. Sakın ayrılma ondan. Belki ben sana layık değilim, sana layık olabilmek öylesine büyük bir nitelik ki… Ben asla sana layık olamam, senin aşkının ağırlığı altında ezilirim. Ama sensiz yaşama fikrine de katlanamıyorum. Sanki sen hep yanımdaymışsın gibi, ben seni hep sevmişim gibi. Baharın ilk çiçeklerini gördüğümde bunu senin de görmeni istiyorum. Sonbahar geldiğinde ve bütün doğa uzun bir sessizliğe büründüğünde senin de içini hüzün kapladığını düşünüp üzülüyorum. Hayır, sen üzülmemelisin… Bunu kaldıramam, lütfen hep gülümse. Senin mutlu olduğun bir dünyada yaşamak daha kolay, daha güzel inan bana. İnsanın böylesine sevdiği birisi olunca da yaşamak güzel. Aynaya baktığımda o yalnız küçük kızı görmüyorum artık. Gözlerimi kapatıyorum ve ikimizi hayal ediyorum o aynanın karşısında. Ben omzuna geliyorum, yan yanayız ve gülümsüyoruz. Ama ne kadar çabalarsam çabalayayım yüzünü göremiyorum. Yalnızca ellerini görebiliyorum; ince ve uzun parmakların var. Güzel cümlelerin bu parmaklarla kalıcılaştığını biliyorum.
Seni üzmek istemiyorum, ben yalnızca seni ne kadar sevdiğimi anlatmak istedim sevgilim. Sakın bunları düşünüp de hüzünlenme, aksine mutlu olmanı istiyorum. Belki bu mektup asla eline geçmeyecek, belki ben yağmurlu gecelerde hala battaniyeme sarılacağım ve kitabımızın ezberlediğim o satırlarında gezineceğim saatlerce. Sen ise yanında senin gibi asil bir kadınla birlikte oturacaksın. Birbirinizin varlığıyla ısınacaksınız. Ama olsun sevgilim, ben üzülmüyorum asla. Senin mutlu olman yetiyor bana. Onun yanındayken dünyanın sadece ikinizden ibaret olduğunu düşünüyorsan onu bırakma. Lütfen… Çünkü ben seninle baş başa kalabildiğimiz o saatlerde her şeyi unutuyorum. Sadece sen oluyorsun, bir tek seni görüyor, işitiyor ve senin yağmurlarında ıslanıyorum.
İyi ki varsın, iyi ki varsın…
Ceren ÇEVİK.
Bir cevap yazın