Empatik Üçlemenin 1.Şiiri
Seviyorum bu dünyayı, yaşamayı,
Sana rağmen seviyorum.
Bütün yargılarınla, yargısız infaz yapmana rağmen seviyorum.
Gökkuşağını bile anlamlı kılan yedi rengidir oysa.
Çıkar bakalım diğer renkleri, bir cazibesi kalır mıydı gökkuşağının.
Yine, aynı hevesle bekler miydi insanlar yağmurun dinmesini.
Seviyorum, sadece çiçekler, ağaçlar, gökyüzünü değil,
Çamurlu sularda yüzen kurbağaları da seviyorum.
Düşündün mü hiç, eğer yavruları olmasaydı,
Ne yapsın sivrisinek senin pis kanını.
Maktulün yerine koydun da kendini,
Failin yerine koyabildin mi.
Senleri ben yapmayı denedin mi bir kez olsun.
Benliğin, önünde aşılmaz bir duvar gibi dururken.
Aybaşında kirası geç yatmış gaddar ev sahibi edasıyla,
Ne kadar mutlu olabilirsin ki bu hayatta.
Zaman denen şey, dakikalar, saatler mi sadece.
Peki, kaç kalp atışın daha kaldı ömründe, biliyor musun?
Ya o kalbinden bir türlü söküp atamadığın öfken.
Bir saatli bomba gibi, vakti gelip patladığında,
Seni ve çevrendeki her şeyi, yok edecek, ama,
Sen hala yaşıyorum zannedeceksin.
Toprak ana, tüm cömertliğiyle kucak açmışken sana,
Ve, yağmurlar coştururken, bin bir türlü yaşamı gözlerinin önünde,
Sen, beton sulayacaksın sadece.
Ya da, mezarın sulanacak.
Anlamadan, dinlemeden, geçip giden bu dünyada,
Hayat yepyeni nesiller yeşertecek, umutla.
Kimi, çok sevecek bu dünyayı.
Yaşamın ruhunu hissederek, onun sırrına ererek, sana rağmen.
Kimi, sıkışıp kalacak, siyahla beyaz arasına.
Grinin ne olduğunu bilmeden.
Gökkuşağını görebilmek için,
Yağmurda ıslanmanın hazzını duyamadan.
Duyanları hiç anlayamadan, senin gibi.
Koyamayacak senin yerine beni
Empatik Üçlemenin İkinci Şiiri