ŞİİR 1894
kadın oldum – gülderen kılıç
Annem’e Gün henüz ağarmadan Uykumdan uyanmadan Verdiler elime anahtarı Açtım sandığı Güzel anam Neler neler örmüş El değmemiş dantellere Nakış nakış işlemiş İlmik kaçmış gözbebeklerine. Açtığımda sandığı Uçtu gitti süt kokusu Tadına doyamadan Kaldırdım bohçayı Yazılmamış sözcüklerin yazgısı Ağır mı ağır Göğsümden sızmış Kan damlamış bohçaya İçine kanarken taşmış Baba evi koca evi Kanlı bıçaklı […]
Aşırılmış Çocukluk (Stolen Child) – W.B.Yeats Çeviren: Öykü Didem Aydın
Aşırılmış Çocukluk Eteğin döküp serdiği yerde yamacında Sleuth Korusunun, göle Uzanır yapracıklı bir ada Balıkçılların telâşa verdiği yerde Uyanır mahmur su sıçanları; Orada üzüm-yemiş dolu Perili fıçılar saklarız En kırmızı çalınmış kızlık kirazları. Gel bu yana, insan yavrusu! Sulara ve yabana Bir periyle el ele, gel Dünya anlayabileceğinden çok gözyaşı dolu. Mehtabın hare hare ışıttığı […]
GÖZ BOĞUMU – Berrin Efla Fırat
Boşa harcanmış zamandık Ve Zaman kabıydı o çağla yeşili valiz Gitmelerin ekildiği kara delikte. Sanki ayrılığın resmi yapılabilirdi! BİZ, tozlu bir yastık kokusunu solumadık hiç. Kiraz toplayamadık KETUM ağaçtan. Temmuzda annem ölmüştü Ve seninle sevişemediğimizden Bir yıl on bir aydı takvimlerde. Ne çok En çok Cümle sonlarına Sokak aralarına Hayalet özentisi kavuşmalara yakışırdık… Susardı Işıklar […]
yalnızlıkların isyanı – Mehmet Özgür Ersan
düşlerle süslüyorum umutlarımıçakal ulumalarına bulanan günlerimimeşe kömüründe nar yüreğimkanla gözyaşıyla tanışık sıcak külde yürürken anılarla kanatırım zamanı kutsal terlerin yorgun tutsağıyım öfke fırtınalarında hüznün gün uçları bu haziran sabahı aynadaki peri kızları çiçeklerden şarap yapsın kekik kokusu köklerimiz göversin eğeri gümüşlü doru tay şaha kalksın nerden bileceksin yalnızlıkların isyanını bir çocuklar bir de bilgeler her […]
Gölgeler – Seval Arslan
Bir şeyler var gökte bir şeyler durmadan hançerleyen yeryüzünü ey yüreğim dün peşimdeydi bugün ayak ucumda gün boğumunda uzun değil gölgeler uçurtmalar mı yalnız ağaç dallarına takılan zamansız sokaklar suskun yapraklar genç ayaklar altında ezilen ah ki ah! yuvarlanarak düşerek kalkarak emziriyor acıları insanlar gölgeler keskin kuzguni eski bir kitapta kırılıyor […]
olgun- EMRE GÜRKAN KANMAZ
Lastik bir yüzün erime noktasını kavramak İnsanı şiire götürmez buna zaman gerek Ö n c e Öteyi yakın eden şimal rüzgârının yanına Bir ay çiçeğinin kristal ağırlığını koyup Çocuksu heyecanın bal tadına varmalısın Şimdi Kelimelerin yansımasından türeyen evhamla birik, ey! Ve gör evrenin insancıl sesinde olgunu. . . EMRE GÜRKAN KANMAZ
sevmiyorum artık seni – ayhan kelam
sevmiyorum artık seni ne özleminin yakıcı tadı ne de gelmeyişinin soğukluğu kaldı odada yalnızlığı yücelten paragraflar değil şimdi yokluğun yaşanamamış bir öykünün tebessümü dudaklarımda mevsimlerin buruk sevinciydin bir zaman yaşama atılmış bir adım bir kaldırım taşıydın işlek bir caddenin işlenmemiş güzelliğinde başlanmamış bir öyküydün belki de başlaması zamanın zarlarına kilitli ılıman mevsimlerin güzeli rüzgâr geçti […]
Sınır (Çit) – Önder Kılın
Daha kaç zaman ayrı duracağız Bu tel örgülerin arkasından Parmak uçlarıyla dokunacağız birbirimize Ne zaman kalkacak bu bölücü sınırlar Kaç newroz daha geçmeli kavuşmak için Ne kadar da yakınız birbirimize Uzanabilsem Son bulacak kaç yüz yıllık bu hasret Ne kadar da uzak Duvarlar, sınır devriyeleri Cılız ve yorgun ışıklarını seyrediyorum sınır köylerinin Depremler yaşıyorum düşen […]
ÖLÜME ÖPÜCÜK – Semra Atmaca Tpc
Ölüme bir öpücük kondurayım dedi çocuk, dinlemediler. Ve kilitlediler son sandukayı göğün hışmı dolu dolu sandukayla arasında soğuk-uzak-mesafeli bir kefen içi boşalmış bakışlarında şimdi herkes yabancı. Alışır belki zamanla alışır ve bu erken ayrılığı affeder. Rivayete göre, ölüm bazı acıları dindirirmiş her gün sürmez elbet bu yas belki yarın oyunlarına döner, ama bu gece, o […]
ölünün anması- Dilruba Nuray Erenler
bir ölünün anmasında ellerimiz gökyüzü meleklerini çağırıyor tanrı göçmenliğine ona yazılacak ne dilersek gözgöze gelmek şart değil kapı önünde söyleşen bir yüz arıyor sevda ekilecek bir ölünün anmasında ellerimiz yeryüzü usumuz geçit töreni neyi nerede yaşamışsak günışığına çekiyor alnımızı son sahne içeri alma isteği ayakta alkışlıyor bir oyunu role […]
SUS SESİ- Berrin Efla Fırat
Teninde gece gibi gülümseyen bir benin sancısı, Ellerinin kıraçlıklarında kırklanıp hapsedilmiş zamanların iksiriyim. Ölüm kokan memeleriyle karıncalara su emziren toprak! Ayartmacı tufanlara sus Bana bir ses ver Kadim ve kör bilgeliğinden. Trajikomik gerçekliklerde “sen” yanılsamalarının yansıması Aynamın sırrında Düşüncemin köründe O çok istasyonlarda O hep istasyonlarda Ben hep o istasyonlarda Öpemezdim gözlerinden ayrılığın Yerin yedi […]
İstanbul Senfonisi – Gülcemal Durdu
soğuk bir İstanbul akşamısın üstün başın ayrılık ey uzun yolların vazgeçilmez yolcusu bu ayrılık sana nereden kaldı gittiğin her kent ötekine istasyon yalnızlık kokuyorsun zemheriyle karışık bütün telefonlar yüzüne kapanıyor bütün kapılar suratına kimliğini kaybettin o eski garlarda birden bir dostun geliyor aklına o eski garlarda içinde ılık bir İzmir akşamı körfezde bir vapur irkiliyor […]
Sandukadaki Ölü Demokrasi – Cemal Özgür Türk
Salt sayısal bir oyundur: ahmaklıkta bir rekor Sandığa tutsak edilmiş kafesteki demokrasi Nasıl da sihirli bir tabirmiş meğer Yaş ağaçla, kuru kütüğü eşitleyen Aklıma hemen seçmen kütükleri geliyor Nüfus sayımında herkesin sayılmasına değer mi? Anlayış kıtlığında onca bolluk, Saygıda bunca orantısızlık varken! Kutsanmış zulmün buyruğu aşağıya indi mi? Patrondan beter, paşadan, padişahtan yaman! Ne kadar […]
Son Yorumlar