Denizin dibinden sesleniyorum. Sesim buğulu ve etraf alabildiğine sessiz. Sadece derin bir uğultu kumlardan yükselip yüzeye çıkıyor. Yüzeyde güneşi gören uğultu aynı hızla tekrar sesime çarpıyor. Bu yüzden sesim titriyor.
Yalnızım. Yapayalnız… Batalı çok oldu. Balıklara yuva olmanın, tuzlu kumlara karışmanın, yosunlara takılıp kalmanın ne demek olduğunu iyi bilirim.
Suyla ilk buluştuğumda sessizce gömüldüm dibe. Etrafımı bir anda renkli balıklar sardı. Sağımı solumu ısırmaya, ince dişlerini batırmaya başladılar. Çok uğraştılar ama bedenimden bir zerre aşıramadılar. Akıntılara kapıldım çoğu zaman. Bazen sıcak oldum bazen soğuk. Kayalara, insan eli değmemiş mercanlara tutunmaya çalıştım. Denizanalarını gözledim. Yosunları sarmaladım. Yunus balıklarının sağır eden titreşimlerine ayak uydurup şarkılar söyledim. Kestaneleri, denizyıldızlarını, inci yumurtlayan istiridyeleri gördüm. Batık gemilerin önünden geçtim. Demirin paslı kokusuyla birleşen ceset kokularını duydum. Hepsi iyi denizciydi. Kimi bu yüzyılın insanlarıydı kimi de yüzyıllar öncesinin. Amforaları, kırık çanak çömlekleri, altın külçelerini, korsanların hazinelerini gördüm.
Böylece yıllar geçti. Hiç ummadığım bir anda sağımdan beliren kocaman dişleri olan bir köpek balığı beni dişledi. Isırmasıyla çatladım. Karnımdan çıkan parça balığın ağzına saplandı. Hayvandan kıpkırmızı kan akmaya başladığında ben de tam anlamıyla dağılmış oldum. Can havliyle benden kurtulmaya çalışan köpekbalığı ağzından beni fırlattı. Kapağım bir yere fırladı. Onu bulamadım. Zaten bulsam da bir işe yaramaz artık; çünkü ortadan çatladığım için tamiri mümkün olmayan sona doğru gidiyordum. Bir süre acı içinde sürüklendim. İlk defa canım yanmıştı. Yıllardır içime sakladığım en nadide sırrım patlayan gövdemden denizlere doğru sürüklendi. Önce katları açıldı, sonra mavi mürekkebi tuzlu sulara karıştı. Kağıtta yazılan kelimeler tuzlu suyun etkisiyle silinip dağılmaya başladı. Hiçbir zaman içinde neler yazılı olduğunu bilemedim.
Yıllar önceydi. Belki de yüzyıllar önce. Zamanı hatırlayamıyorum. Denizin üzerinde kızgın güneşin altında yol alıyorduk. Güvertede bir kasa içinde içimdeki sıvıdan bi haber olarak gemicileri gözlüyordum. Sıcaktan neredeyse çatlayacak hale gelmiştim. Sonra gri bir bulutun gölgesi üzerime düştü. Ansızın rüzgar çıktı. Rüzgar sıcak esiyordu. Deniz, kabarıp alçalmaya başladı. Sürekli sallanıp duruyordum. Rüzgar akşama doğru daha da hızlandı. Gök gürültüsü, yağmur derken büyük bir fırtınanın içine girmiştik. Güvertede delirmiş gibi koşan gemicileri görüyordum. Her biri bağırıyor, sesler birbirine karışıyor, alçalıp kabaran deniz, kulakları sağır eden türden garip harıltı çıkarıyordu. Etraf gittikçe karardı. Güneşin batmasına az kalmıştı ama bu gemi için artık günün sonu gelmiş gibiydi.
Genç bir gemici bulunduğum kasadan beni aldı. Kapağımı açtı. İçimdeki sıvıyı döktü. Rahatlamıştım. Gemici, cebinden kağıt parçası çıkarıp içime koydu. Sonra kapağımı sıkı sıkı kapadı. Beni dudaklarına yaklaştırıp öptü. Bana’’ Bu notu git ona ulaştır ‘’dedi. O kimdi? Notta ne yazıyordu anlamadım. Nereye gidecektim? Doğu mu, batı mı? Dibe mi inecektim, yüzeyde mi kalacaktım?
Havada bir anda savruldum. Sonra bir ‘’çuk’’sesi çıkardım. Sessizce dibe batmaya başladım. Karanlık ve maviydi. Birkaç dakika oradan oraya sürüklendim. Dibe doğru yaklaştığımda az evvel yukarıda olan geminin battığını gördüm. Yanımdan uğuldayarak geçti. Ölü dev gibi çöktü dibe. Gemiciler enkazın altında kalmışlardı. Çok zaman geçmeden onların cesetlerini suyun içinde gördüm. Çil yavrusu gibi hepsi bir tarafa dağıldı. Beni denize atıp onu bulmamı söyleyen denizci de içlerindeydi. Bu ceset görüntüsüne daha fazla dayanamadım. Usulca orayı terk ettim. Gitmediğim deniz, görmediğim kıta kalmadı. Buzulların içinde, tropik denizlerde yüzdüm ama onu bulamadım. Bana emanet edilen o kağıdı sahibine ulaştıramadım.
Acı içinde dibe çöküyorum. Bir kayanın dibine saplanıp sonsuz uykuya yatıyorum. Burada çürüyene kadar geçen zamana tanıklık edeceğim ta ki aslıma dönene kadar. Aslım mı? Ben de bilmiyorum. Belki kum olacağım, belki balık, ya da denizkızı… Hiç de olabilirim. Kim bilebilir ki sonunu? Herkes gibi beklemedeyim.
Bir cevap yazın