Bizim neslin çocukları, hepimiz ayni mahallede büyümüşüz gibi hissederim zaman zaman. Ne çok benzer anılarımız vardır değil mi? Sanki ayni sokakta körebe, saklambaç, uzun eşek, kiremit yıkmaca, yakan top, beş taş, yağ satarım bal satarım oynamışız gibi gelir bana. Ayni yer sofrasında, ayni karavanadan kaşıklamışız bulgur pilavını. Tarhana çorbasını…
Yolda oynarken topumuz huysuz teyzenin bahçesine kaçmış da, teyze topumuzu bıçakla kesip atmış bize…İp atlamışız uçuşan eteklerimizi tuta tuta. Camdan seslenen yaşlı teyze için bakkala gitme yarışı yapmışız. Sek sek oyunlarında taşı çizginin üstüne getirince yanmışız, arkadaşımız da yansa da kaldığımız yerden devam edelim diye beklemişiz.
Küçük sokak çeteleri içinde yer almışızdır çoğumuz. Liderimizin emirlerini sorgusuz yerine getirmeyi o yıllarda, ayni sokakta öğrenmişiz sanki. Bahçelerden erik çalmışızdır örneğin.. Hem yakalanma korkusu, hem başarmanın hazzını yaşamışızdır.
Ödevlerimizi lâmba ışığında yapmadık mı Yaklaşan ulusal bayramlar için şiirler ezberlemedik mi? Bayramlık kıyafetlerimizi akşamdan hazırlayıp, yeni pabuçlarımızı yastığımızın yanına koyup uyumadık mı? Dinî bayramlarımızda, kapı kapı dolaşıp harçlık toplamadık mı? Para yerine şeker veren komşulara içimizden gücenmedik mi? Bayram harçlıklarımızla mahalle bakkalına koşup, balon çata pat, çikolata almadık mı? Var mıdır bunları yaşamayanlarımız aramızda?
Kavgalarımız da olmadı mı zaman zaman? Bazen teke tek, bazen karşıt iki grup dövüşmedik mi? Yarım saate varmadan barışıp oyunlarımıza devam etmedik mi? Annelerimiz yemek saatinde eve çağırınca gitmemek için neler yaptığımızı hatırlayın. Zavallı kadınlar bizimle baş edemeyince bir dilim ekmeğe yoğurt sürüp tekrar gönderirlerdi sokağa. Ya da bir yufkaya peynir, soğan dürümü yapıp tutuştururlardı ellerimize. Aman oyun soğumasın.. Hem bir lokma ısırıp hem oyuna devam etmedik mi? Etmişizdir..
Hemen hemen hepimizin çocukluk yıllarında bu güzel anılar, sıkı dostluklar, karşılıksız yardımlaşmalar vardı. İkindi vakitlerinde, ev işlerini bitiren kadınlar bir komşunun kapısının önünde toplanır, mini kadın kafelerini oluştururlardı. Ama konforlarından taviz de vermezlerdi haa! Her biri evinden bir tabure, sandalye kapar, komşudaki hanımlar matinesine yetişmek için koşardı.
Geç kalırsa dedikoduları kaçırırdı çünkü. Hangi evin kapısında oturulduysa ikramlar, o evin hanımından olurdu. Genellikle bu teyzelerin evinde kurabiye, bazlama, katmer, hiçbiri yoksa çerez , meyve bulunurdu. Nasıl bir keyifti o Yarabbi’im! Hem çayından yudumlayıp bir şeyler yerken sohbetten geri kalmamak..
Atılan şen kahkahalar o sokaklardaki anılarımda kaldı artık. Yakın zamanda öylesine içten kahkaha atan kadın duyamadım.. Annemden bile.. O günleri özlüyorum. O günlerdeki içten dostluğu, vefayı, paylaşımcılığı..
Kısaca o günlerdeki insanlığı özlüyorum.
Ya siz?
Bir cevap yazın