‘‘ Size hikayesini anlatacağım adam, Batının uzak bir köşesinde yaşamaktadır.
Bu adamın adı, Jeff Lebowski’dir. Yani, en azından ailesinin ona verdiği isim budur.
Ama bu adı pek kullandığını söyleyemem. Lebowski, kendine Ahbap (Dude) der.’’
Dude lakaplı Labowski ve arkadaşları Donny ile Walter, Los Angeles’ta kendi hallerinde, mütevazi bir hayat sürdürmektedirler. Aslında üçünün de tek ortak noktası bovling’tir. İşsizdirler ve zamanlarının büyük bir bölümünü büyük turnuvaya hazırlanırak geçirirler. Fakat bir gün Dude lakaplı Lebowski kendisiyle aynı ismi paylaşan evli bir milyaderle karıştırılır. Tekerlikli sandalyeye mahkum diğer Lebowski’nin karısı şehirdeki herkese hatta porno sektöründekilere bile borçlanmıştır. Bu yüzden kötü adamlar onun evine gelirler ve ahbabı tartaklayarak ondan para koparmaya çalışırlar. Oysaki bu talihsiz olayın kurbanı olan kahramanımıza kimse Lebowski diye hitap etmemektedir herkes onu Dude (Ahbap) diye çağırmaktadır. Belki de sinema tarihinin en sempatik Anti kahramanı Dude, giyim tarzıyla canının sıkıldığı durumlarda çevreyle bağlantısını kesmek için taktığı siyah güneş gözlükleri, Los Angeles’ın en tembel ve en kaygısız kişisi olmasıyla benzerlerinden bir bakışta ayrılır. Gangesterler de yaptıkları hatayı kısa sürede fark ederler fakat gitmeden önce ahbabın evindeki halıya işerler. Halısının hesabını sormak için adaşının malikanesine giden Dude artık bu zengin ailenin içine girmiş bulunmaktadır. Lebowski çiftiyle tanışan Ahbap’ın tanışacağı bir sonraki kişi Big Lebowski’nin kızı femist ressam Maude Lebowski olacaktır.
The Big Labowski, başrollerinde Jeff Bridges, Julianne Moore, Steve Buscemi, John Turturro ve Philip Seymour Hoffman yer aldığı; senaristliğini, yönetmenliğini ve yapımcılığını Coen kardeşlerin üstlendiği 1998 yapımı ABD-İngiltere absürt bir kara film komedisidir. Film müzikleri, tuhaf diyalogları, rüya sahneleri ile hafızalara kazınmıştır. Hatta filmin müridleri 2002 yılından itibaren geleneksel Lebowski festivalleri düzenlerler. Fakat filmin bu kadar çok sevilmesinin en önemli nedeni Dude karakteridir. Tüm başrol oyuncuları karikatürize edilmiş tiplerdir özellikle de Dude, filmi baştan sona tek başına taşımasına neden olacak potansiyeli içinde barındırır. Ağzından küfrü eksik etmeyen Dude, Maude’nın kendisine izlettiği porno filmdeki tamircinin gerçekten Bunny Lebowski’nin evindeki televizyonu tamir edeceğini düşünecek kadar saf, gözünü korkutmaya çalışan polis memuruna kafa tutacak kadar kaygısız, kafasını klozete sokup kendisini tehdit eden gangsterlere karşı bile esprili bir dil kullanacak kadar yürekli bir adamdır. Dude, kovboy’un da dile getirdiği gibi biraz kaba biri olsa da şiddete hiçbir zaman başvurmayan bir barış yanlısıdır aynı zamanda. O, markete üzerinde bornozu ayağında parmak arası terlikleriyle gider, sütün bozulup bozulmadığını anlamak için pakedini açıp onu koklayarak test eder. Tüm bu özelliklerinden dolayı belki de sinema tarihinin en sevilesi ve en nevi şahsına münhasır anti kahramanıdır Ahbap. Belki nihayetinde bir Holywood kahramanıdır fakat Hollywood’un bütün geleneksel kalıplarıyla dalga geçmesini de iyi bilir. Hem zaten kahraman dediğiniz nedir ki? Dude bir anti kahramanda olsa hatta günlerden hangi gün olduğunu bilmese de o tam da yerinin ve zamanın adamıdır. O sadece içinde bulunduğu anı yaşar. Elinden düşürmediği Beyaz Rus’u ve marihunasıyla halinden memnun bir adamdır. Gelecek planları, kariyer hedefleri ve bu dünyaya ait hırsları yoktur. Hiçbir şeyi kafasına takmadığı gibi zengin olmayı da kafasına pek takmaz. O, zaten gönlü zengin bir adamdır. Ahbabın tek istediği kurallar olmadan yaşacağı mutlu huzurlu dakikalardır. Bu yüzden kapısının önüne set çeker fakat yine başaramaz. O da kafayı sıyırmadan yaşamaya devam etmek için akışına bırakır her şeyi. Hiçbir şeyi ciddiye almaz. Dude, şu kısacık hayatta iki saatliğine de olsa yüzümüzü güldürür yüreğimizi hafifletir. İşte tam da bu nedenle Onun varolduğunu bilmek güzel, sizi bilmem ama bu benim içimi rahatlatıyor.’’
Bir cevap yazın