Tozlu Ev
Ev, sanki bir şakanın kurbanı gibi,
Parçalandı bombayla, toza büründü her köşesi.
Ölüler sabaha kadar taşındı, hüzün kapladı her yanı.
Rüzgarın öfkesi, zavallı gölgeliği yıktı,
Kapının yanında, hayatta kalan bir iz bıraktı.
Mobilyalar ve mutfak eşyaları, anıların tozuna büründü,
Tanınmaz hale geldi, korku saldılar her köşeye.
Gün ışığında bile, loş ve kasvetli bir hava hakimdi,
Boşluk ve toz, her yere sinmiş, bize bakıyordu sessizce.
Bir ölü adam yatıyordu yerde, cam kırıklarıyla çevrili,
Kül ve metal parçaları, her tarafı kaplamıştı.
Aniden, dar bir rafta gördük,
Bir kadeh ve bir yudum şarap, sanki hayatta kalmış bir umut gibi.
Porfirin gücü bile, bu yıkıma karşı koyamadı,
Çim bile solmuş, umutsuzluk kaplamıştı her yeri.
Yüzyıllar geçmiş gibiydi,
Ve kelimeler kırlangıçlar gibi uçup gitmişti.
Ev, bir zamanlar sevgi ve kahkaha doluyken,
Artık sadece bir harabe, bir hayal kırıklığıydı.
Geçmişin gölgesi, hala hissediliyordu her köşede,
Ama gelecek, tozlu bir sis gibi belirsizdi ve karanlıktı.
Ev Yıkıldı
Ev şaka gibi bombayla parçalara ayrıldı,
Sanki kaderin acı bir oyunu gibi.
Ölüler sabaha kadar taşındı,
Hüzün ve keder her köşede asılı kaldı.
Rüzgar zavallı gölgeliği kaldırdı,
Bir mucize gibi hayatta kalan bir kapı.
Mobilya ve mutfak eşyaları hatıralara döndü,
Tanınmayan, ürkütücü ve sessiz.
Gün ışığında bile loş ve kasvetli,
Boş toz tüm bu yıkımın hikayesini anlattı.
Ölü bir adam, cam parçaları, kül ve metal,
Her şey yıkımın sessiz tanığı gibiydi.
Aniden dar bir rafta bir mucize gördük,
Bir kadeh ve bir yudum şarap, hala bekliyor.
Porfirin gücü bu mu, yokluğa rağmen hayatta kalmak mı?
Çim değilse ne hayatta kalacak?
Yüzyıllar geçecek, zaman akıp gidecek,
Ve kelimeler kırlangıçlar gibi uçup gidecek.
Ancak bu yıkımın hikayesi unutulmayacak,
Evdeki bu mucizevi şarap gibi sonsuza kadar yaşayacak.
Ev
Ev, şaka gibi bir bomba ile parçalandı,
Sanki kaderin zalim bir oyunu oynandı.
Ölüler sabaha kadar taşındı,
Sessizlik ve hüzün her köşeye sindi.
Rüzgar zavallı gölgeliği kaldırdı,
Hayatta kalan tek şey o kaldı.
Kapıda duran bu sessiz figür,
Yıkımın dehşetini sessizce seyretti.
Mobilyalar ve mutfak eşyaları,
Bir zamanlar mutlu bir yuvanın parçaları,
Artık tanıdık değildi, ürkütücüydü.
Güneş ışığı loş bir şekilde içeri girdi,
Tozlu odalara ürkütücü bir hava verdi.
Ölü bir adam, cam parçaları,
Kül ve metal parçaları her yerde.
Aniden dar bir rafta gördük,
Bir kadeh ve bir yudum daha şarap…
Porfirin gücünden bahsetme,
Çim değilse ne hayatta kalacak?
Yüzyıllar geçtikçe,
Ve kelimeler kırlangıçlar gibi düşüyor!
Atilla Ersan Şahibrahimvelioğlu
Not : Bu şiir, yıkılmış bir evin hüzünlü hikayesini anlatıyor. Ev, bir bomba ile parçalandı ve geriye kalan sadece yıkıntılar ve ölüler kaldı. Rüzgar gölgeliği kaldırdı ve kalan tek şey kapıda duran sessiz figür oldu. Mobilyalar ve mutfak eşyaları tanıdık değildi, ürkütücüydü. Güneş ışığı loş bir şekilde içeri girdi ve tozlu odalara ürkütücü bir hava verdi. Ölü bir adam, cam parçaları, kül ve metal parçaları her yerde. Aniden dar bir rafta bir kadeh ve bir yudum daha şarap görüldü. Bu, hayatta kalan tek umut ışığıydı. Porfirin gücü, çim gibi kırılgan bir şeyin bile hayatta kalmasına izin verdi. Yüzyıllar geçtikçe ve kelimeler kırlangıçlar gibi düştükçe, bu evin hikayesi hüzünlü bir anı olarak hatırlanacak.
Bir cevap yazın