Gözlerim yüzüme vuran güneş ışığından kamaşmıştı. Rüyamda son yarım saattir ‘turfanda bunlar turfanda ’ sesleri yankılanıyordu. Anlam veremedim. Turfanda’nın ne olduğunu bilmiyordum. Ne tuhaf kelimeydi.
Annem kahvaltıya bekliyordu beni. Saat 9 kahvaltı saatimizdi. Babam 7 de işe, ablam ise okula giderdi. Her gün erkenden uyanmak zor bir şeydi. Bazen okula gitmeyi çok istesem de, erken uyanma durumu yüzünden isteğim kaçıyordu. Mutfağa gittim kahvaltı hazırdı. Hemen yüzümü yıkayıp sofraya koşmuştum. Gece gördüğüm rüyalar beni acıktırmıştı. Annemle kahvaltımı yaparken turfandanın ne anlama geldiğini düşünüyordum. Turuncu bir panda mıydı? Ama panda olamazdı, pandaların bizim ülkemizde olmadığını karşı komşumuz Ali Abi den öğrenmiştim. Acaba turfanda turuncu bir vantilatör müydü? Annem vantilatöre fan diyordu. En sonunda anneme sormaya karar verdim.
Anne “turfanda turuncu panda mı demek? “ dedim. Annem uzun bir süre güldü. Ben de gülmeye başladım. Annem turfandanın mevsiminde ilk önce yetişen sebze ve meyvelerin genel adı olduğunu söyledi. Rüyamda duyduğumu söyledim anneme, yine güldü. O rüya değildir, sokaktan geçen sebze, meyve satıcılarının sesidir dedi. Yarın sabah uyandığım zaman sokaktan gelen seslere kulak vermeye karar verdim ve arkadaşlarımla oynamak için sokağa çıktım ve rüyamı anlattım onlara. Onlarda turfanda kelimesinin anlamını bilmiyorlardı. Panda olabileceğini düşündüğümü söylediğimde hep beraber gülüştük. Arkadaşımın bir tanesi pandaların ülkemizde hiç olmadığından hatta dünya da neslinin tükenmekte olduğundan bahsetti. Arkadaşımın dediğine göre, bilim adamları nesillerinin tükenmemesi için çaba göstermişler ve şuan da 2000 tane panda varmış dünyada.
Eve döndüğümde ablam gelmişti. Dikkatli bir şekilde elinde mavi içi görünmeyen bir poşet tutuyordu. Merakla yanına gittim poşeti açtık. Turuncu minicik bir balıktı. Çok tatlıydı. O artık bizim balığımızdı. Ona fanus ayarlayana kadar bir kadeh içerisine koyduk. Hemen babamı aradım. Küçük bir misafirimizin olduğunu ve ona acilen bir ev(fanus) ayarlamamız gerektiğini söyledim. Akşamı dört gözle bekliyorduk. Babam gelene kadar balığımızı seyrettik.
Akşam elinde bir fanus ile gelen babamı karşıladık. Çok sevinmiştik artık onun rahat edebileceği bir evi vardı. Hemen balığımızı fanus a koyarak babama teşekkür ettik. Babam balığın ismini sormuştu, hiç düşünmemiştik. Aklıma turfanda geldi. Hemen Turfanda olsun! dedim. Annem gülümsüyordu. Babam ve ablam anlam veremedi. Sabah annemle olan konuşmalarımızı onlara anlattım. Turfanda herkesin hoşuna gitmişti.
Turfandayı da alıp odama gittim. Nasıl da kocaman gözleri vardı! Ağzını açıp kapıyordu sürekli. O an acıkmış olabileceğini düşündüm. Hemen koşarak salona gittim. Babama ona ne yedirebileceğimizi sordum. Babam onun ayrı bir yeminin olduğunu ve günde sadece 1 tane vermem gerektiğini, fazlasının onu öldürebileceğini söyledi.
Yemden 1 tane alıp, fanus a attım. Bununla doyacak mıydı şimdi? Bir tane daha atsa mıydım? Ama babam fazla verirsem ölebileceğini söylemişti. Fazla yem vermekten vazgeçmiştim.
Sabah yine “ turfanda bunlar turfanda “ sesi ile uyandım. Hemen sokağa baktım. Annem haklıydı sebze meyve satıcıları geçiyordu sokaktan. Dün rüya sandığım işte bu sesti. Hemen yanı başımdaki turfandaya baktım. Dönüp duruyordu fanusun için de. Onu da alıp kahvaltıya gittim annemin yanına.
Anneme balığıma başka yiyecek verip veremeyeceğimi sordum. Yani peynir atsam yemez miydi? 1 tane küçücük yem ile nasıl yaşayacaktı. Annem onların da bizim gibi yemek yemeğe ihtiyacı olduğunu ancak yaşama ortamları ve boyutumuz farklı olduğu için 1 tane yemin yeterli olabileceğini, turfandayı zinde tutabileceğini söyledi. İçim rahatlamıştı. Gerçekten de zinde görünüyordu, sürekli dönüp duruyordu fanus içinde. Turfanda’ nın evini süslemek istiyordum arkadaşlarımla bir araya gelerek neler yapabileceğimizi düşünmeye koyulduk.
Suda ıslanmayacak dayanıklı hem de turfanda’nın hoşuna gidecek bir şeyler yapmalıydık. Ali küçük oyuncak arabasını getirdi. Aslı yazın tatile gittiklerinde deniz kenarından topladığı birbirinden güzel deniz kabuklarını getirdi. Ben de balığıma bir koltuk yapmak istiyordum. Öğlen yediğimiz dondurma çubuklarını kimseye attırmadım. Hep birlikte sandalye yapmaya karara verdik. Önce ayaklarını yaptık birbirine yapıştırarak sandalyenin alt kısmını tamamladık. Daha sonra dondurma çubuklarından sandalyenin üst kısmını yapmaya koyulduk. Çok güzel olmuştu. Fanusun içine yerleştirmek için hep beraber eve gittik.
Turfanda’yı kadeh’in içine, ilk geldiği zamanki evine kısa bir süreliğine koyduk. Fanusu ve içine koyacağımız deniz kabuklarını güzelce yıkadıktan sonra, süslemeye başladık. Fanusun dibine deniz kabuklarını koyduk daha sonra kırmızı oyuncak arabamızı da yerleştirdik. Sandalye kurumuştu artık koyabilirdik ancak taşların arasına sabitlememiz gerekiyordu. Sandalye ayaklarına taş yapıştırarak deniz kabukları arasına yerleştirdik. Bu şekilde hareket etmeden fanusun dibinde sabit durabilirdi. Turfanda’ nın evi çok güzel olmuştu. Annem de çok beğendi. Hepimiz çok eğlenmiştik. İlerdeki mesleğimiz belli olmuştu. Balıklar için harika evler yapabilirdik.
Bir cevap yazın