Döküldüm kumdan, taştan, yarlardan
ilkim yanım sonum üç
üstüme yapışmış bir pervanelik
kendime baksam üç sana uyansam üç
köşelerde kırıklarda cam kesiklerde
üç fincan kapatılmış üç kara bulut
sırtımdan üç kurşun aldılar benim
üç ağacın üç dalından üç kere düştüm
üç yerinden kırık sesim yüreğim
üç gül taktım göğsümün ortasına
üç güvercin üç gökyüzü
ve üç ihtimalden üçüncüsü
üçümüz arasındaki üçgenin kenarları
üç gün üç gece hiç uyumadım
darağacına üç yiğit verdim
aç susuz üç gün üç gece
beni üç kapıdan koydular
üç kilit kapadılar üstüme
üç günlük şu dünyada
durup dinledim suyu yağmuru göğü
üç kış üç bahar saydım
topladım üç yalnızlığı bir ben etmedi
üç aynadan yansıyan saydım üç yüzü
benim annem üç kere öldü
üçüncüde toprağa koydular
üç kardeş üç yara üç bıçak
ağladık üç gün üç ay üç sene
aylardan temmuz ağustos eylül
üç telli saz ile üç türkü döktüm
“güzellerden üç güzel”
“üç kız bir ana”
“mapusun içinde üç ağaç incir”
durdum üç, baktım üç, sustum üç
sana gelen üç yol vardı önümde
hasreti üçe böldüm.
Aziz Nayır, Temmuz 2021 / İstanbul
Bir cevap yazın