Su şişelerini torbaya koyarken bir kere daha tembihledi.
– İkisini içeceksin, birini dökeceksin unutma!
Anlamadığımdan emin bir tavırla son bir kez torbanın içine elini soktu.
– Bak, kırmızı kâğıt olanını âdetinin üçüncü günü içeceksin. Sarı kâğıt olanını ilişkiye girince, bitene kadar her seferinde iç. Yeşil olanı, hem senin hem de kocanın donlarınıza serp… Bitene kadar ara ara yap. Serperken üç İhlâs bir Fatiha oku. Eğer ilişkiye dolunayda girerseniz daha garanti.
Kafamı salladım.
– Tamam anladım.
Bu bakkal amca kılıklı, güya eski polis, yeni Musa Hoca’ya teşekkür ederek elini sıkmakla yetinmişken annem gözyaşlarını koyuverdi. Allah sizden razı olsunlarla başlayan minnet cümleleri bir süre sonra beynimde sadece vızıltıya dönüştü. Sonunda kendimizi apartmanın dönerek inen dar merdivenine attık. Üç kat, sabahın yedisinde çıkmak çok zor olmuştu. Sanki üç basamakta bir dinlene, oflaya puflaya çıkan biz değilmişiz gibi, o emeklerimizi hiçe sayarak hızlıca indim. Annem bile artık koca vücudunu çekmeyen dizlerinin izin verdiğince kalçasını sola ata ata peşimsıra hızlandırdı kendini.
Adamın kafayı yemiş bir kızı var, ona çare bulamamış bana mı bulacak demek geçti içimden ama annemin yeniden yeşermiş umutlarını kırmak istemedim.
Onun zorluyla geldik buraya. İlk değil, bunu mahalledeki Hatice teyze fısıldamış kulağına. Nelere çare olmamış ki bu adam. Bıyıklı bakkal amca kılıklı!
Sokağa çıktığımızda öyle güçlü bir oh çektim ki, annem sitemkâr bakışlarını bana dikti.
– Bak, inan! İnanmak her şeyden önce gelir. Bu adam kimlere, nelere çare olmuş.
Bense o sırada sabah erken çıkmak için Aydın’a uydurduğum yalanı düşünüyordum. Anneme iyi bir doktor bulduk, ona götüreceğim çok sıra oluyormuş, kapısına sabahtan damlayalım dedim.
Sabahın beş buçuğunda çıktık yola. Sarıgazi’den kalktık otobüs, vapur, minibüs ne varsa Fatih’e geldik.
Bir bilse ki, karısı kimlerle kuyruğa girdi bu sabah. Pavyon karıları, kız kuruları, hastalar. Umut kuyrukları diyorum ben bunlara. Geçen yıl da Ayşemlerin düğününe gittiğimizde Ankara’da da girmiştik umut kuyruğuna. O kuyruk bu kuyruk ne değişti? Olan biriktirdiğim paralara oluyor. Bazen annem kıyamıyor tamamını veriyor. Babamla bu iş için para ayırıyorlar biliyorum.
Hadi bakalım hayırlısıyla diyerek yola koyulduk. Bu sefer otobüse binmemeye karar verdik. Mavi minibüs duruyor önümüzde.
Önce annemi bindirdim. Binerken zorlandı, içeriden bir yardımsever eliyle dirseğinden tutup çekti. Pis kokuyordu minibüsün içi. Elimde torbalarım. Annem kaşlarını kaldırarak işaret etti.
– Sıkı tut!
Kulağına eğildim.
– Bu ne biçim koku ya!
– Bana o kadar güçlü gelmedi, sen hamile olmayasın kız?
– Aman be anne, olsam bilmez miyim? Zaten aklımız orada.
Bir süre sonra iki yabancı gibi sustuk. Araba salladıkça gözlerimiz açık gönüllerimiz uykuya geçti. Kendi gündüz rüyalarımızda yollandık. Hayallerimiz birbirine karıştı.
Akşam, Aydın’dan önce eve vardım. Torbadan çıkardığım şişeleri ocağın altındaki dolaba, tüpün yanına dizdim.
Hızlıca salata hazırladım, yalandan da olsa bir umuda bağlanmak can veriyormuş, salatayı ne zamandır bu kadar özenli yapmamıştım. Dereotlarını, maydanozları ufak ufak doğradım. Yağı, limonu doğrudan salataya koymaktansa tuz da ekleyip bir kavanozda çalkaladım.
Yedi gibi et sote ile şehriyeli pilavın altını kapattım. Beklerken biraz televizyona baktım. Bir şey seyretmedim. Dolandım. Bir ara karnıma bir ağrı girdi. Adet zamanım geldi. Suları içip içmeme konusunda binbir fikir ürettim. Sekiz buçukta tencereler tamamen soğumuştu. Dayanamadım ufak bir kâseye azıcık et ve pilav koydum. Açlığımı bastırdım.
Dokuz buçukta gelmeyeceğini anladım. O da haklı diye düşündüm. Yemekleri olduğu gibi dolaba kaldırdım. Salata bozulmasın diye streç filmle iyice sardım.
On buçuk gibi yatağı açtım. Kenarına ev elbisemle çöktüm, ağlamaya başladım. Elimde telefonum. Nalan karısının numarasını tuşladım. Aramak bağırmak istedim. Ama yeşil tuşa basamadım. Elin karısı dediğim ona benden daha yakın, düşündükçe çıldırdım. İyi huyludur aslında Aydın. Onunki de can işte. Onca zaman sabırla uğraştı. Her seferinde buz gibi kaskatı kesildim.
Telefonu elimden bıraktım. İçimde ne varsa çıkardım. Bağıra bağıra. Yastıkları döve döve ağladım.
Saat on bir buçuğu geçmişti. Yüzümü yıkadım. Uzun uzun baktım ağlamaktan şişmiş burnuma, gözlerime. Eksik bir şey aradım. Yok. Bulamadım.
Koştum mutfağa. Ocağın altındaki dolaptan yeşil etiketli su şişesini aldım. Açtım çamaşır dolabını önce elimi ıslatıp parmak uçlarımla su atmayı denedim. Sonra avuçladım hepsini dizdim çamaşır teline. Boşalttım suyu. Önce onunkilere sonra kendiminkilere.
Ellerimle ezdim şişeyi. Banyoya gittim, çöpe attıktan sonra görülmesin diye üzerine tuvalet kâğıtları koydum.
Birden sureleri okumadığımı hatırladım. Koca bir çaresizlik içimi sarmaya başladı. Telaşla çamaşırlara koştum, başladım okumaya.
Sonra nasıl olduysa yeni bir umut yeşerdi içimde. Kilodumu indirdim. Orta parmağımı, içime sokmaya çalıştım. Diğer dört parmak direndi. Kolum ve ben sanki birbirimize karşı. Biri eli ittikçe öteki karşı koyuyordu. El kime ait belli değil. Dudaklarım kıpır kıpır. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yeküllehû küfüven ehad… Ter içinde kalmışım. Daha da güçlü okumaya başladım. Mâliki yevmiddin… Biraz kendime gelince daha kolay olur diye işaret parmağımı denedim. Olmadı. Hep ilk boğumda kaldım. Elhamdü lillâhi rabbil’alemin… Dualarıma hıçkırıklarım karıştı.
Bozulamadım. Ben beş yıllık evli kız oğlan kız Aysun. Kapıya giren anahtar sesiyle olduğum yerde yığılıp kaldım.
ÜÇ İHLÂS BİR FATİHA- Nazlı Ayça Özkarahan
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın