Sevgili hiç!
Farkı yok birbirinden bu ellerin
Uzatmayan
Uzanmayan…
Suya durdu toprak
Kök içti ayrılık
Uzun bekledi yas
Kabus taradı uykunun saçlarını
Yola kıvrıldı ağıt
Kıvrandı saat
Yürüyüp giderken bir kedi.
Bitlendi kış yastıkları uzak soluklarda
Ağırlığını taşıyan kaldırımlar yaladı ayaz ayaklarını Büyükada’nın.
Görkemliydi ihanetin nazarı
Kilise intiharlarında!
Pelteleşmiş her avuç kanımı sevdi.
Günahımın ihtişamından şeytanlar çıkardılar
Onanmaz deliliğimde hıçkırıklarla gülerken,
Gözlerini arayan da kim?
Dipdiri cehenneminde ben
Dipdiri senin!
Yürüyüp giderken bir zehir
Zehrine karasevda bir ucubenin
Sesi rengine kaçmış ayrılıkları toza bula-yama-mış yüreğini kurşuna dizerken
Ucu delik çorabını aklına bağlayan karanlık kalacak adı.
Spinoza ölecek.
Çehov’un tüfeği
Suriçi’nde!
Bir cevap yazın