Uyandırılmış Toprak, Ünlü Rus ve Sovyet Yazarı Mihail Şolohov’ un en önemli ve en güçlü romanlarından biri olup; iki romandan oluşan ve birbirini izleyen iki yapıtının ilkidir. Toplumcu-gerçekçi bir sanat anlayışının başarılı bir örneği olan ve sürükleyici bir dille yazılmış olan bu roman da, Tolstoy’ un etkileri de görülmektedir. Tolstoy’ un romanlarındaki gibi zengin ve etkileyici doğa betimlemelerine yer verilmektedir.
Romanın en önemli özelliği, Sovyet Devrimi sonrası, sosyalizmi inşa eden, sosyalist bir toplumda kırsal kesimdeki yaşamı, sınıflar mücadelesini ve sosyalist üretim ve toplumun inşa sürecini anlatmasıdır. Bu mücadele, bir yandan eski egemen sınıflardan biri olan ve kolhozların kurulmasıyla çiftliklerine el konulan toprak sahibi zengin kulaklarla yoksul köylüler arasında; diğer yandan da küçük mülk sahibi köylülerin kendi küçük mülkiyetçi eğilimleriyle kolhoz yönetimi ve komünistler arasında geçmektedir. Öte yandan eski rejim yanlısı karşı devrimciler de harekete geçmek için gizlice örgütlenip hazırlanmaya başlarlar ve gizlice kolhozun yönetimine sızıp onu ele geçirmeye, kolhozdaki çalışmaları baltalamaya çalışırlar ve suç işlerler. Komünistler ve bir kısım köylüler ise bu suçları ortaya çıkarmaya, aydınlatmaya çalışırlar. Eser bu özellikleriyle kimi zaman bir polisiye tadına da ulaşmaktaysa da ana hatlarıyla toplumcu-gerçekçi sanatın güçlü izlerini taşımaktadır. Romanda toplumsal değişimler gerçekçi bir dille anlatılmaktadır.
Eser, 1930 yılında Don Nehri’nin yakınlarında Gramyaçiy-Log isimli bir Rus Köyü’nde geçmektedir. Bu köy devrimden sonra Rus Kazaklarının yaşadığı, devrime katılmış ve devrimin coşkusunu yaşamış çok sayıda köylünün bulunduğu bir köydür. Ancak köyde karşı devrimciler de vardır ve toprak sahibi kulaklar henüz güçlerini tamamen kaybetmemişlerdir. Bunlar, köylüler üzerindeki ekonomik hâkimiyetlerini, baskılarını ve eski alışkanlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu sırada köye Davidov adlı donanma da çalışıp, Sovyet-Rus İç Savaşı’nda bulunmuş, deneyim ve tecrübe kazanmış parti görevlisi bir devrimci komünist gelir. Onun gelişiyle birlikte köyde kolhozun kurulması ve büyük toprak sahipleri olan kulakların ellerindeki toprakların kolektifleştirilmesine başlanır. Kolektifleştirme sırasında en büyük baltalama ve direnç büyük toprak sahibi kulaklardan geldiği için en sert ve etkili mücadele de onlara karşı yürütülmekte, bu sırada çıkan kavga ve çatışmalarda yaralananlar olmaktadır. Ancak bunun yanında küçük mülk sahibi köylülerin gittikçe artan direnişi, karşıdevrimcilerin köylüleri kışkırtması, yer yer partiye ve kolhoz yönetimine karşı isyanların çıkmasına, kolhoz çalışmalarının baltalanmasına yol açmaktadır. Davidov, bu çalışmalarda bir yanda kolektifleştirmeyi sağlarken; diğer yanda aşırılıkları engellemeye çalışan bir denge adamı rolünü oynamaktadır. Buna karşılık Davidov’ un arkadaşı olan ve kendisi de Bolşevik olan Makar Nagulnov ile birlikte bir grup kolhozların bütün köylüleri içine alacak denli genişlemesi için hızlı ve aceleci bir yol izleyerek köylülere baskı yapmakta, kimi zaman ise ellerindeki ürünleri ve tüm hayvanlarını kolhoza teslim etmeleri için şiddet uygulamaktadır. Bu uygulamalarının yol açtığı şikâyetlerin artması ve karşıdevrimcilerin bunu ayaklanma çıkarmak için bir fırsat olarak kullanmak istemeleri üzerine Moskova’daki merkezi yönetim olaya müdahale ederek aşırılıkların önüne geçip, köylülerin ikna edilerek belli bir süreç içersinde zamanla kolhoza katılmalarını gerekli görmüştür. Bunun üzerine kolhoza katılım buna göre daha yavaş, köylülerin zamanla ikna edilmesiyle gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Böylece toprakların kolektifleştirilmesi ve kolektif çalışmanın yaygınlaşmasıyla birlikte tarımda daha verimli, daha iyi üretim gerçekleştirilmeye başlanmış, bu da birlikte kolektif çalışmanın yaygınlaşmasına ve buna dayalı alışkanlıkların yavaşça yerleşmeye başlamasına yol açmıştır. Daha önce ekilemeyen ve ekilmeyen topraklar da ekilebilir hale gelmiştir.
Kolhoz da karşılaşılan en önemli sorun, köylülerin mülkiyetçi eğilimleridir. Köylülerin mülkiyetçi eğilimlerinden uzaklaşması zor olmakta; köylüler kolhozda kendi inek ve koyunlarına daha çok bakıp onlara daha çok yem vermektedirler. Ayrıca romanda adı geçen ve bir karşı devrimci burjuva olan Yakov Lukiç gibi karşı devrimciler ise kolhozun yönetimine gelerek bir yandan kolhozun çalışmalarını sinsice baltalamakta; diğer yandan da kolhozu karşı devrimci bir ayaklanma için bir araç olarak kullanmaktadırlar. Köy halkından gizlenen ve köyde ayaklanmayı planlayan aristokrat eğilimli, çar yanlısı bir gerici olan ve Çarlık Dönemi Rus Ordusu’nda bir subay olarak görev yapmış, eski Yüzbaşı Polovtzev ise köydeki ayaklanmayı planlamakta ve emrinde çalışan Yakov Lukiç’e talimatlar vermekte, başka yerlerden köye gizlice gelen haberciler yoluyla diğer karşı devrimcilerle haberleşmektedir. Böylece karşı devrimci bir ayaklanmanın ağları da örülmektedir. Bu arada karşı devrimci Polovtzev aralarından ayrılan Hobrov ve karısını konuşmasınlar diye Yakov Lukiç’le birlikte öldürerek bir cinayette işler. Bu cinayetin sırrı da uzun süre çözülemez.
Köyde kolhozun kurulması sırasında türlü güçlüklerle karşılaşılır. Her şeyden önce traktör ve biçerdöver gibi tarım makineleri kullanılmadığı için toprağın ekilip biçilmesi öküz gibi büyükbaş hayvanlarla büyük güçlükler içersinde ve yoğun çalışma ve fedakârlık içinde gerçekleşmektedir. Davidov’ da diğer köylüler gibi bu çalışmalara yoğun bir biçimde katılmakta, toprağı ekip biçmektedir. Bu çalışmalar sırasında kimi zaman toprağı ekip biçen gruplar arası anlaşmazlıklar ve uyumsuzluklar da olmakta, planlı ve düzenli bir çalışma ve fedakârlıkla bunlar giderilmeye çalışılmaktadır. Bu arada kolhozdaki kolektif çalışma ve kolektif mülkiyet anlayışı köylüleri değiştirmeye, dönüştürmeye başlamakta, onların yeni bir yaşama adım atmalarını sağlamaktadır. Böylece yeni toplum kültürüyle birlikte doğarken, eskisi de gerileyip, çökmektedir.
Sonuç olarak Şolohov’ un bu romanı yeni toplumcu bir düzenin kırsal kesimde yaşayan insanlar arasındaki etkilerini, bu etkilerin bireysel ve toplumsal sonuçlarını ortaya koymaktadır. Sosyalist-toplumcu bir yönetim altında da sınıf mücadelesinin, eski toprak sahibi köylülerle yoksul ve orta düzeydeki köylüler arasında, devrimcilerle karşı devrimciler arasındaki mücadelelerde görüldüğü gibi sürdüğünü gösteren yapıttır. Bu yapıt, aynı zamanda böyle bir düzende de yozlaşmaların olabileceğini ve karşı-devrimci gerici güçlerin yönetime sızıp gizlice örgütlenebileceklerini ortaya koymakta; buna karşı daima dikkatli, uyanık ve bilinçli olmanın bir zorunluluk olduğunu, her şeyin iktidarı alıp, kamusallaştırmayla bitmediğini göstermektedir. Romanın bir diğer özelliği ise üretimin planlanmasında görev alan parti yetkililerin sadece planlamayla yetinmeyip bilfiil emekçilerle birlikte yapılan çalışmalara katılmalarına verdiği önemdir.
Yazarı: MİHAİL ALEKSANDIR ŞOLOHOV (1905-1984)
Çeviren: LEYLA SONKUT
İLKKAYNAK KÜLTÜR VE SANAT ÜRÜNLERİ
KLASİK DİZİ: 9
SERHAT ÇAKIN
Bir cevap yazın