Vincent van Gogh, sanat dünyasının unutulmayan figürlerinden biridir.
Ancak,
Onun hayatı, yaratıcılığının yanı sıra, sıklıkla yüzleşmek zorunda kaldığı sıra dışı sağlık sorunlarıyla da doludur.
Bununla birlikte,
Van Gogh yaşadığı melankolik süreç nedeniyle değil, o sürece rağmen çağının ötesine geçebilen bir ressam olarak zihinlere kazınmıştır.
İşte bu yazıda, büyük sanatçının yaşamını derinden etkileyen, hatta şekillendiren sağlık sorunlarının yansımasını bulacaksınız…
Vincent van Gogh’un Son Yılları ve Sağlık Sorunları
Vincent van Gogh’un hayatının özellikle son iki yılı, derin izler bırakacak altı büyük sağlık kriziyle damgalanmıştır.
Bu dönemde van Gogh, ciddi zihinsel sorunlarla karşı karşıya kalır.
Hatta bir mektubunda,
Bu krizlerin her birinin ardından, 90 ila 120 gün süren bir huzur dönemi yaşandığını belirtir.
Öncesinde, Van Gogh’un Görme Sorunları İle Başlayalım
Belki yukarıdaki başlık size şaşırtıcı gelebilir,
Belki de bu kadar büyük bir ressam nasıl olur da görme sorunları yaşar,
Ve,
Buna rağmen nasıl böylesi eserler ortaya koyabilir diye düşünmüş bile olabilirsiniz.
Yıl 1971…
Vincent and glaucoma
Frederick Maire adında bir göz hastalıkları uzmanı Van Gogh’un mektuplarından yola çıkarak,
Journal of the American Medical Association’ da yayınlanan makalesinde,
Ressamda glokom (göz tansiyonu) adı verilen bir hastalık olabileceği fikrini ortaya atar.
Dr Maire’nin çıkış noktası,
Van Gogh’un son dönem tablolarında özellikle lambaların ve yıldızların etrafındaki ışık çemberlerinin çapının giderek büyümekte olmasıdır.
Der ki:
“Van Gogh’un geç devir eserlerindeki lambaların etrafında görülen ışıktan değirmiler, gittikçe kötüleşen göz hastalığının açık belirtileridir. Işığın çevresindeki bu bulanıklık, sonuç olarak sanatçıya ait özel bir ifade tarzı olmayıp, ışığın geldiği kaynakları görme yeteneğinin yavaş yavaş azalması sonucudur.”
Doktor Maire’ye göre, Van Gogh’un sanıldığı gibi kendisini intihara götürecek ölçüde bir ruhsal sıkıntısı yoktur.
Ressamı bunalıma iten glokom hastalığıdır.
Dr Marie, keşfini kanıtlamak için “Patates Yiyenler” ve “Gece Kahvesi” tablolarını karşılaştırır.
Aralarında üç yılın olduğu bu tablolardan ilkinde bulanık ışığın hiçbir belirtisi yokken,
“Gece Kahvesi “eserinde tavan ışık lekeleri içindedir.
Üstelik, Van Gogh, Gece Kahvesi’ni yaptığı 1888 yılında, arkadaşı Gauguin’e yazdığı bir mektupta sıkıntısını açıkça dile getirecektir:
“Zaman zaman gözlerime garip bir yorgunluk çöküyor. Şu anda sana bu mektubu yazarken yine aynı yorgunluğu hissettim. Biraz istirahat etmem lazım galiba.”
Bakmak ve Görmek…
van Gogh kesik kulak
Hatta Dr. Frederick Maire,
Van Gogh’un kendi portresini yaptığı tabloları üstünde de çalışır.
Herkes bu tablolarda ressamın kesik kulağına bakarken,
O, gözlerinde yoğunlaşır,
Ve,
Bir gözbebeğinin ötekine göre daha büyük olduğunu tespit eder.
Bu durum, glokom hastalığının en tipik belirtilerinden bir tanesidir…
Aslına bakarsak,
Bu örnekte de bir kere daha “bakmak” ile “görmek” arasındaki farkın ne kadar derin olduğunu anlıyoruz.
Van Gogh’un glokom sorununu ilk olarak Sunay Akın’ın Ay Hırsızı isimli kitabında okumuştum,
Her seferinde bana ne kadar çok şey bilmediğimi fark ettiren şair ve bir araştırmacı yazar Sunay Akın’a,
Bu konuda da “gözlerimi açtığı” için teşekkür ederim.
Benim için hiçbir yeni bir bilgiyi teyit etmeden kabullenmediğim için, Sunay Akın’ın ateşlediği fitil ile bu konunun aslı astarını araştırmaya başladım,
Ve,
Van Gogh’un glokomun çok ötesinde sağlık sorunları ile de uğraştığını öğrendim…
Van Gogh ve Absinthe Bağımlılığı
Absinthe,
Anason, kişniş, rezene ve diğer bitki özleri içeren çok sert bir alkollü içecektir.
Öyle ki…
absinthe
Viski, votka, rakı gibi yüksek alkollü içeceklerde bile alkol oranı %40-50 arasında değişirken,
Bu miktar Absinthe için %75’lere kadar çıkmaktadır.
Buna ek olarak,
Absinthe içeriğinde bulunan “thujone” sinir sistemine etki eden bir maddedir,
Ve,
Yüksek dozda tüketilirse nörotoksik etkilere neden olur.
Yeşil Peri olarak da ünlenen Absinthe Van Gogh’un özellikle son yıllarının ayrılmaz bir parçası olmuştu,
Ve,
Van Gogh bu içkiyi kontrolsüz bir şekilde tüketiyordu.
Hal böyleyken,
Bir de uykusuzlukla başa çıkmak için büyük miktarda kamfor kullanmış, terpentin esansı içmeye çalışmış ve hatta terpentin içeren boyaları yemeyi denemiştir.
Van Gogh’un Sağlığı İle İlgili Farklı Hipotezler
Vincent van Gogh’un sağlık sorunlarına yönelik birçok farklı hipotez ortaya atılmıştır.
Örneğin:
Temporal lon epilepsisi
Manik-Depresif Bozukluk
Şizofreni
Nöro-sfilis
Ağır metal (kurşun) zehirlenmesi
Ancak,
Hikâye ve bulguların detaylı incelenmesi sonucu bu teşhislerin çoğunun eksik veya uygunsuz olacağı fikrine varılmıştır.
Kansas Üniversitesi bilim insanlarının Journal of the History of the Neurosciences’ de yayınladıkları bir makalede ise,
Yaşadığı tüm sağlık sorunlarını bir araya getirince Vincent van Gogh’un rahatsızlığını temel nedeni olarak Akut İntermitan Porfiri ( Acute Intermittent Porphyria /AIP) adı verilen bir metabolik hastalık olabileceği yorumu yapılmaktadır.
Vincent van Gogh’un hastalığına dair en belirgin belirtiler arasında sindirim sorunları, nörolojik bozukluklar, hastalığın başlama yaşının genç olması, krizlerin kesik kesik seyretmesi ve yetersiz beslenme ile absinthe kötüye kullanımının etkili olduğu dönemler bulunmaktadır.
Bu semptomlar, Akut İntermitan Porfiri ile uyumludur.
Van Gogh Kulağını Neden Kesti?
Kulağını kesmesinin kesin sebebi bilinmemekle beraber, bununla ilgili çok farklı rivayetler öne sürülmüştür.
Bunlardan ilki “bir ressamın sanatını icra edebilmesi için bir kulağa ihtiyacı yoktur”, inancına sahip olmasıdır.
Gaipten gelen fazladan sesler beynini yorduğu için kulağını kestiğine inanan büyük bir güruh vardır.
van Gogh
Bir diğer inanışa göre,
Kardeşi Theo’nun evleneceğini konu edinen bir mektup alan Vincent, kendisini artık tamamen yalnız kalmış hisseder ve bunalıma girerek kulağını keser.
Başka bir rivayete göre,
Van Gogh’un hayattaki tek dostu, kendisi gibi ressam olan Paul Gauguin ile arasında Rachel adında bir kadına olan hislerinden ötürü büyük bir kavga çıkar.
Bu tartışmadan sonra Gauguin, Van Gogh’un sol kulağını keser ve polise de Van Gogh’un kulağını kendi kendine kestiğini söyler.
Çok sevdiği arkadaşını korumak için sessiz kalan Van Gogh ise bu olayı kabullenir ve dostu ile bir daha hiç görüşmez.
Bu olaydan 7 ay sonra intihar eden Vincent’in dostuna olan kırgınlığının hiç geçmediği, intihar etmesinin en büyük sebebinin de bu olduğu düşünülmektedir.
En çok kabul gören hikâyeye göre ise, sevgilisi Rachel’e en çok neresini sevdiğini sorması üzerine kulak cevabını alır.
Bu cevaptan günler sonra bir bez içinde, kesik kulağını ona hediye eder.
Gerekçelerin her biri size gerzekçe gelmiş olabilir,
Ancak,
Bir hükme varmadan önce,
Yaşamakta olduğu sağlık sorunları nedeniyle akl-ı selim davranamadığı gerçeğini göz önünde bulundurun.
Kulağı Kesik Deyiminin Kökeni
Anadolu Bektaşilerinde sağ kulağa küpe takmak, bir kimliği ve teslimiyeti ifade etmesi yönüyle önemliydi.
Kalenderi ve Hayderi dervişlerinin ise daha özgün küpeleri vardı:
Genellikle halka şeklinde olan ve “mengûş” denen küpeler takarlardı.
Dervişlerin kulağı Balım Sultan Türbesi eşiğinde delinerek küpe takılır, bu da sembolik olarak Hz. Ali’nin kapısının kulu olduğu anlamına gelirdi.
Bir anlamda da küpe, dervişlerin dünya işlerinden soyutlanıp yaratıcıya yönelmesiydi.
Teslimiyet halkası, yani mengüş, takan bir derviş nefsine yenik düşerse mengüşleri kulak memesinden kopartılarak çıkarılırdı.
Bu yüzden “kulağı kesik” tabiri aslında nefsine yenik düşmüş dervişi kasteder.
Ne Kadar???
Vincent van Gogh’un kulağını jiletle kestiğini biliyoruz.
Peki…
Gerçekte ne kadarı kesildi?
Tüm kulağı mı yoksa sadece bir lobu mu?
kesik kulak
Bu konu sonunda,
Olaydan sonra van Gogh’a müdahale eden doktorun doldurduğu,
Ve,
Berkley’deki California Üniversitesi Kütüphanesinde bir araştırmacının notları arasında bulunan belgeyle netlik kazanmış…
Ve,
27 Temmuz 1890…
Vincent van Gogh bir altıpatlar silahla kendini göğsünden vurdu.
İki gün sonra da öldü…
Gerçi ölümünün intihar olmadığı, bir başka kişi tarafından vurulmuş olabileceği şeklinde de iddialar var.
Lakin,
Sebep her ne olursa olsun bir gerçek var ki,
Bu büyük ressam henüz daha 37 yaşında iken hayata gözlerini yumdu.
Bu yazıyı paylaşabilirisiniz:
Bir cevap yazın