Uykumu kesen
Yusufçukları duyuyor musun Mişa?
Ama çocukken göremediğim
Ama duyduğum sesleri.
Unuttum sandığım,
Ama hiç unutmadığım,
Yusufçukların ney üfleyen dualarını,
İki düzinelik mesafeden,
Arşa uzanan bedenimi,
Kelimelerimin çarmıhta asılışını,
Yumurtadan çıkan yavru şaşkınlığıyla
Gördüm Mişa!
Çocukken gecelerimin ayaz koynunda
Göçlerin ayak ucuna soyunmuş,
Uzak olmayan yerlerden gelen sesleri,
Vakitsiz dinlerken,
Vakti gelmiş miydi o sesin sahibini görmenin?
Şiddetli düşüşlerin saçı ağarmış bekleyişinde.
Şimdi iki düzinelik mesafeden çağıran,
Kendime yabancı sesim buruşurken,
O sese yakınlaşıyormuşum meğerse,
Bilmek için eşiğin dışında
Kalmalıymışım öylece,
Anlıyorsun değil mi Mişa?
Su aşkına karada yüzgeçleri kuruyan,
Ölü nefesine kan damlayan balıklar,
Acılarını deniz kokularına bırakırken,
Kuru seslerin içinde ne çok sesimi
Aramışım duyuyor musun Mişa
Yıllardır?
Soluğumun çırpınan uzağında,
İki düzinelik zamanlarda
Takvim yırtıklarının arkalarında,
Ne çok yaş saklamışım ah Mişa!
Kalbim bu gün,zincirlerine kafa tutar gibi
Boşanıyor ansızın,
Balığın suya,
Denizin kokusuna,
Kavuşması gibi,
Uzunlu kısalı harflerim,
Bir sihre bulanan kelimelerim
Düşüyor,
Dönüşüyor,
Delice koşuşuyor
Kanrevan,
Baştan ayağa ter tuzuna batarken,
İçimdeki göğümden
Sürgünlerim yetim başlarını kaldırırken,
Bak Mişa sen de görüyor musun?
Yusufçuklarım havalanıyor,
İki düzinelik mesafelerden.
Bir cevap yazın