MERHABA
Dünyanın ucunda bir gül açılmış
Efil efil esen yele merhaba
Karanlığın sonu bir ulu şafak
Sarp kayadan geçen yola merhaba.
Gün be gün yüreğim ulu yalımda
Engel tuzak kurmuş bekler yolumda
Zulümlerde işkencede ölümde
Bükülmeyen güce kola merhaba.
Acıda kahırda çekmiş geliyor
Güneşten boşanmış kopmuş geliyor
Bir ışık selidir, sökmüş geliyor
Nazım usta, coşkun sele merhaba.
Alınacak Anadolu’nun öcü
Yerde kalmıyacak çekilen acı
Açıldı geliyor şafağın ucu
Şu doğdu doğacak güne merhaba.
Selam olsun dört bir yana merhaba
Akan kana düşen cana merhaba
Hesap sorulacak güne merhaba
Türküler söyleyen dile merhaba.
Siir:Yaşar Kemal
Feridun Andaç’ın deyimiyle “sözün büyücüsü”dür.Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan
Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite köyünde dünyaya
geldi. Edebiyatımızın büyük ustası , değeri ve dünyaya açılan penceresidir. 26 roman,
11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü ve şiir alanında bir eseri miras bırakmıştır.
29 dilde yayınlanan kitaplarıyla, dünya yazınında önemli bir yere sahiptir. Yaşar
Kemal’in birçok yapıtı sinemaya ve tiyatroya da uyarlanmıştır.Yapıtlarında
Torosları,Çukurova`yı insanın acı yaşamını, ezilişini,sömürülüşünü, kan davasını,
ağalık ile toprak sorununu çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Öykülerinde de çocuklar,
kadınlar onların ucuz emeği çok önemli bir yer tutar. Karanlığı aydınlatandır.
O üniversitenin de vücut bulmuş halidir.
1966 da Tip adına TRT den halka seslenir: “İşçiler, köylüler, arkasız memurlar,
esnaflar, topraksızlar, kazanında et yerine dert kaynayan analar! yani alın terinden, göz
nurundan başka servetleri olmayanlar! size söylüyorum. sözüm sizedir”. İşte kahrolası.
İşte yerin dibine gecesi, bir düzen. Düzen değil düzensizlik. İşte bu düzen sömürücülük
düzeni nerede varsa mümkünü yok orada rahatlık, orada mutluluk olamayacağını” dile
getirir.
Eşsiz betimlemeleri yapıtlarının en önemli özelliğidir.Yazdığı metinlerde görkemli ve
oldukça etkileyici bir anlatım vardır. Pek çok yapıtında Anadolu’nun efsane ve
masallarından da yararlanmıştır. Romanlarında görsellik özellikte göze çarpar. Zengin
bir söz dağarcığına sahiptir.
İnsanı en yüksek değer olarak görür.İnsan sevgisi ve özgürleşmesi yönüyle yapıtları,
okurlar açısından da bu değerlerin paylaşıldığı bir deneyim alanı açmaktadır. Yaşar
Kemal’in itirazı ise insanın aşağılanmasınadır.İnsana duyduğu güveni ve umudu asla
geri plana itmemiştir.Bunda hem sanatsal bilinci hem de yaşam tarzının etkisi
olmuştur.
Halk öykücülüğünden yola çıkarak, sözlü gelenekte yaşayan duyguyu eylemi
sembollerle sömürenlerle sömürenler arasındaki ilişkileri de anlatır.Direniş
sembollerinden biridir ve halka iç içedir. Sınıflı toplum gerçeğini başarılı bir şekilde
anlatır. O bir devrimcidir, haksızlığın her türlüsüne başkaldırandır.
Güvenlik güçleri tarafından 1972’de öldürülen genç devrimci Ulaş Bardakçıyı da
şiiriyle anar : Hele Ulaşa Ulaşa / Ulaş benzerdi güneşe / Ulaş kardaş can veriyor /
Yüreğim düştü ateşe // Ulaşın elinde mavzer / Mavzeri türküye benzer / Bizimkiler böyle
ölür / Böyle ölür bizimkiler // Tohumlar düştü toprağa / Dokundum yeşil yaprağa /
Kurban olam kurban olam / Seni yaratan toprağa…
Zülfü Livaneli de 1980 yılında söylediği İnce Memed Türküsüyle Ona selam gönderir:
“İnce Memet Akgöbekden ünledi / Buhurcular kulak verip dinledi / On yedi kurşunu
yedi ölmedi / Tut elimden İnce Memed gidelim / Dağlar gidelim of / Felek yazmış bu
yazıyı nidelim / Dağlar nidelim of…
Kurduğu imge ve mit dünyası benzetmeler, doğanın tüm yönleriyle anlatımı, yerel
sözcükler,yakarışlar,sövgüler onun anlatımını canlı ve etkileyici kılan özellikler olarak
görünmektedir.Tek gözlü devdir.Aşık Nesimi Çimen de ona tek lamba derdi.Balıkçıları
seven, sevdirendir. Onu okumak okyanusa açılmak gibidir.
Onda geçmişle gelecek iç içedir. Anadolu çoğrafyasının gerçekliğini de taşır.Yeryüzünün
iyiliğini taşıyandır. Dünyadaki adaletsizliğe silahla değil sözcüklerle başkaldırandır.
İsyanı kelimelerde, cesareti yüreğinde saklayandır.Doğanın, toprağın, hayatın
destanıdır.
Kitaplarını okuyanların katil olmamasını, savaş karşıtı olmasını ister. Barış dilinden
asla vazgeçmeyendir. Eserlerinde hudutsuz bir insan sevgisi yer alır. Derin bir mizah
duygusu da vardır.Ayrıca aşk, ayrılık, dostluk kavramlarını da ustaca kaleme
almıştır.Kaleminden dökülen asil bir sevdanın şahlanışıdır. Onun için dünya bin çiçekli
bir kültür bahçesidir.
İnsanın, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kapladığını söyler.Kalem ve
daktilo ile fotoğraf çekebilen insandır.Yaşamı umutsuzluktan umut üretmek olarak
tanımlar. Yerelden evrensele köprü kurandır.
Sait Faik’ onun için şöyle der: “Kürtlerin en türkü, türklerin en kürdüdür” Dilindeki
rengarenk anlatım gözden önce kulağa hitap eder Belleğe kazınır. Tutkusu ise
özgürlüktür. Onun için özgürlük mavidir.
En sevdiği renkte mavidir. O yüzden bir çok eserinin tasvirlerinde mavi açık ara
öndedir.Barış,eşitlik,özgürlük ve kardeşlik onun en büyük özlemiydi. O bir ozandır,
Allar içindedir. Ölüm oruçlarından Madımak katliamına, F tipi cezaevlerinden HES’
lere karşı eylemlere kadar her yerde onun çığlığı vardır.
Edebiyata bakışında “O; ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yoksul insanların trajedisini
anlatır ama bu bir yenilgi edebiyatı değildir ; isyan ve umudun gürül gürül
akışıdır.Tarihin sayfalarında hak savunucusu olarak da yerini aldı. Anadolu insanının
cömertliğinin, büyük yürekliliğinin canlı örneği idi. 28 Şubat 2015 tarihinde, 91
yaşındayken, organ yetmezliği sebebiyle bedenen aramızdan ayrıldı.
Özgür Karakaya
Bir cevap yazın