Ramazan çok boyutludur her insan için. Bir kapıdan girersin diğer kapıdan çıkarsın. Yada ilk girdiğin kapıdan sonra yere çömelip gökyüzünü uzunca seyredersin.
Fırsat üstüne fırsat, gülmeler, eğlenmeler ve en sonunda karanlık bir köşeye çekilip inziva vakti.
Geçen Ramazan babamın doğum gününde ona birkaç sene evvel maddi imkansızlıklardan dolayı satmış olduğu “Adler” markalı, 1979 doğumlu daktilosunun bir benzerini buldum Cağaloğlu’nda. Can dostum Engin ile birlikte oruçlu oruçlu dolaşmadığımız antikacı kalmamıştı o gün. Birisi pahalı diğeri kırık dökük diğerinin ise makarası bulunamazmış! Pes etmeye yakınken bir vitrinde eski Sultanahmet adliyesinin alt sokağında sanki tıpa tıp aynısını bulmuştum. “Adler” markalı, 1979 doğumlu F klavye. Annemin bana verdiği fotoğrafa baktım, çok benziyorlardı birbirilerine ama nerde bende o şans. Fiyatı 350 TL idi. Cebimdeki paraya baktım 352,50 artı alışveriş listesi.
- Engin, sende ne kadar kaldı?
- 35 kuruş.
- Harika, artık minibüsle gidicez. Metrobüs yalan oldu.
Cebimdeki bütün paraya kıydım o zaman neticede babamın doğum günüydü bugün ve ramazandı. Daktiloyu, beyaz demir çantası ile aldıktan sonra evin yoluna koyulmuştuk.
Saat 8 buçuğu bulmuştu vardığımızda. Yanımda dev bir çanta 4-5 kg ağırlığında ve pide kuyruğu durağa kadar gelmişti neredeyse. İşte şimdi tam ayvayı yemiştik iftara son 10 dk ve pide yok. Tam bir iftar felaketi ben ve Engin’ İ bekliyordu. Engin gözlerini hafifçe kamaştırdı. Hırkasını bana bıraktı ve hakkını helal et diye bir sağ bir de sol yanağıma 45 derecelik açıyla selam verdi. Ne olduğunu anlayamdım ama tam bu zamanda bir adrenalin patlaması hoşuma gitmişti. 2-3 dakkika bekledim ardından koşa koşa elinde iki tane yumurtalı pide ile yanıma geldi.
- Naptın sen böyle?
- Pide aldım.
- Nasıl aldım.
- Sonra anlatırım sana uzun iş.
- Kaynadım desene Allah a Allah görende Alcatras tan kaçtı sancak.
Neyse saatime baktım 20:39 son 2 dk koş Engin koş.
Yetişmek için havalandırması bozuk asansöre binmedim. Koşar adımlarla merdivenlerden çıktım. Zille yangın alarmına basarcasına bastım.
Allahu ekber Allahu ekber
Kapıyı annem açtı.
-Oğlum nerdesin hadi çabuk çabuk!
-Trafik vardı.
-Hadi sofra balkonda elini yüzünü yıka dayınlarda geldi.
-Geldim,Geldim.
Günün yorgunluğu ile esen serin rüzgar ile ılık suyum ağır ağır yudumladım. Dayımlar burda olduğundan babam bana bir şey diyemedi. Ama gözlerinden sana mesajım var işaretini almıştım.
Fazla oyalanmadan, babama büyük süprizi hazırladım. Yazıcıdan bir A4 aldım, daktilonun içerisine güzelce yerleştirdim. Ardından birkaç tuşa basıp tekrar kontrol ettim. Çalışıyordu. Üstüne kırmızı bir bant takıp örtü örtüm.
- Berk hadi oğlum teravihe gitcez.
- Geldim Baba.
Teravih İ kıldıktan sonra tesbihata kalmayıp babamdan habersiz evin yolunu tuttum koştura koştura. Hemen anneme de hediyeyi gösterdim çok beğendi oda. Daktilonun yanına babamın klasik teravih sonrası tavşan kanı çayını hazırladım. Ve bir tepsinin içerisinde domates, peynir ve ekmek. Gece uzundun çünkü bugün babam için tahminen.
Salonun ışıklarını kapattım. Daktilo’nun yanına küçük bir mum yaktım ve bekliyordum. Babam anahtarla biraz kapıyı zorladıktan sonra elinde fırından yeni çıkmış taze Ramazan pideleri ile geldi ardından pideleri mutfağa bırakarak salonun ışıklarını yaktı. Daktilo yu görünce uzun uzun bakıştı onla. Küçük adımlarla ona dokundu, biraz da gözleri dolmuştu. İçindeki kağıdı çıkardı ve okumaya başladı.
“Adler 1979”
“Doğum günün ve Ramazan ın kutlu olsun baba”
Babam kağıdı gömleğin cebine yerleştirdi ardından yazıcıdan bir A4 kağıdı çıkardı. Yerleştirdi. Bir dilim domates bir dilim de peynir yedi. Gözlüğünü taktı ve çayından bir yudum daha aldı. Heyecanını yendikten sonra tıkır tıkır yazmaya başladı. Annem arkadan bana parmağı ile sus işareti yaptı. Çünkü hiç sevmezdi yazı yazarken rahatsız edilmeyi. Bu gece sana uyku yok Baba sahura kadar, kolay gelsin.
Bir cevap yazın