Biz Müslümanlar ilim öğrenmenin kadın erkek herkese farz olduğunu peygamberimizden öğrenmiş bir milletiz. Bu yönümüzle diğer milletlerden ayrılırız çünkü bizim peygamberimiz doğrudan doğruya Hakk’ın tevhidi tedrisatından geçmiş bir peygamberin ümmetleriyiz. Yani dayandığımız yer kapısında beklediğimiz kapının sahibi âlemlere rahmet olarak Allah tarafından gönderilen peygamberimizdir.
Yazmak iki şekilde tecelli eder yazan insan ya yürürlükte olan rejime yalakalık yapmak için ya da başkaldırmak doğruyu ve hakikati haykırmak insanları uyarmak doğru yala çağırmak için yazmaktır. Peygamberimiz ilmi kayıt altına alın derken hakkı hukuku adaleti yazanlara hitap etmiş oluyor. Biz hakkı ve hakikati haykıranlar zümresi olarak duanın büyü olmadığına ve Musa’nın sihirbaz olmadığına iman etmekle diğer insanlardan bariz bir şekilde ayrılmışızdır. Bunun mükâfatını elbet göreceğiz.
Yazmak eylemini gerçekleştiren insan bir şeylerden rahatsız olmuş ve kahpe düzenlerin insanları nasıl silindir gibi ezip geçtiğini içi acıyarak görmüş insanlarızdır. Biz sırf bu yüzden yazarız. Zalimin yanında yer alanlara ve zalimler topluluğunu neyimiz varsa fırlatır mazlumların ise başını okşar hiçbir karşılık beklemeden mazlumların karınlarını ve ruhlarını doyurmak için can evimizden taşarak gayret ederiz.
Şiir okumak tabi ki bir eylemdir. Bilinçli yapıldığı için salih amel kapsamına girer. Şiir okuma ihtiyacı duymak için bir şeylerin canımızı yakması ve acıtması gerekmektedir. Eğer içimiz acımıyorsa şiir okuma ihtiyacı duymayız. Şiir okuma ihtiyacımız bizi şiir yazmaya da iten sebeplerin başında gelmektedir.
Nefsi ve ruhu aç insanlar şiire yüz vermez şiire sırtlarını dönerler. Bu dünya biz Müslümanların ahirete geçmek için gönderildiğimiz bir duraktır. Ahirete sağ ve salim geçebilmemiz için ruhumuzun ve bedenimizin temiz olması şarttır. İşte temiz kalabilmek için şiir okumaya yöneliriz biz şiir okudukça kalbimiz ve ruhumuz kavileşir ve asrın karşısında kahpe asrın karşısında dik durmaya başlarız. Şiir insanı başı dik bir insan yapar.
Bilhassa bizim tarihimize baktığımızda şairlerin oynadıkları rolü görürüz. Ne zaman ki millet olarak bir buhrana bir felakete düştüğümüz de hemen şairlerin kol kanat gerdiğini tarihin sayfalarında görmekteyiz. Bizim için biz Türkler için şiir var olma ve hayatta kalma sebebimizdir.
Biz bugün hala varsak ve batı dünyası bizden çekiniyorsa bunun tek sebebi yazmak ve şiir ikliminde nefes aldığımız içindir. Şiir Türkün can damarıdır. Şiir Türk’e hayat veren bir zemzem suyundan başka bir şey değildir.
ŞİİR VE ŞAİR
Nûn. Kalem ve kalem ehlinin satıra dizdikleri ve dizecekleri hakkı için. ( Kalem Suresi / 1 )
Şiir şuurlu insanların uğraş alanıdır. Şuursuz insanların şiire yüz vermelerini beklemek bir aptallıktan başka bir şey değildir. Şuur insan toplumlarda meydana gelen haksızlıklar karşısında başkaldıran neyi varsa haksızlığı yapana fırlatan insandır. Peygamberimizin buyurduğu gibi haksızlık ve zulüm karşısında susan insanları dilsiz şeytana benzetmektedir. Öncelikle bizler Müslüman olduğumuz için şiirin o vurucu ve insanları silkici gücünden yararlanarak Allah’ın emrini yerine getirmemiz gerekmektedir. Şiire en çok eğilmesi gereken Müslümanlar iken ne yazık ki ülkemizde ve diğer İslam ülkelerinde şiir hak ettiği yeri bir türlü alamamıştır. Bunun yegâne sebebi medya organlarını ellerinde tutan güçler tarafından şartlandırılmaları ve insanlarımızın araştırma yapmadan körü körüne empoze edilen fikirlere kapılarak dünyaya alışmaları gelmektedir. Bir Müslümanın dünyaya alışmasından daha büyük bir felaket var mıdır? Biz Müslümanlar dünyaya alışmak için değil dünyayı sorgulamak ve ahiretimizi düşünerek hayırlı işler yapmak için kullanırız. Dünya Müslümanların aracı olması gerekirken bugün dünya amaç olmuştur. Müslümanın amacı dünyayı araç olarak kullanarak asıl amacına ulaşmaktır. Müslümanın amacı Allah’ın rızasını kazanıp vaat ettiği müjdelere nail olmaktır. İşte şiir de tam bu noktada devreye giren inanı dik tutan dik baş sahibi yapan bir sanat dalıdır.
Şair millete gösterilen dünyanın iç yüzünü irdeleyerek insanlara kimi zaman şiiriyle kimi zaman fikri yazılarıyla yol gösteren ve ışık tutan inandır. Nitekim Haz. Aişe annemiz çocukların ferasetini arttırmak ve naif olmalarını sağlamak için çocuklarınıza şiir okuyun mealinde sözlerle bizlere nasihat etmiştir. Nasihat nasuh kökünden gelme bir kelimedir. Yani insanları doğru yola iletecek öğütlere nasihat denir.
Şair herkesin asrın eğilimine yöneldiği ve gaflet içinde yaşamını sürdürdüğü zamanlarda bile feraset ve basiret irmiğinden geçirdiği fikirleriyle önce ait olduğu topluma sonra tüm insanlara bir çıkış yolu sunan nadide insandır. Milletlerin yükselişine baktığımızda yükselen milletlerin sanat ve edebiyatlarının da muazzam bir seviyeye çıkmıştır.
Edebiyatı ve sanatı olmayan milletlerin ekonomileri de yoktur. Şiir ise bu dünyada insanlara çıkış yolu sunarak insanlara aydın bir dünya sunarken öbür dünyalarını da berbat olmaktan koruyan bir sanat dalıdır. Şiir şuur kelimesi arasındaki akrabalıkta bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Her kim ki şiirle hemhal olmuş şiirler empati kurmuşsa o insanın şuuru açık ve hiçbir şeye körü körüne bağlanmaz muhakkak araştırma yapar.
Şiir ve şair biz Türkler için varlığımızın teminatıdır. Biz Türkler ölüm kalım savaşı olan İstiklal Harbi’ni şiirin verdiği güçle kazanmış bir milletiz. Bu yönümüzle şiire en çok kıymet veren millet biz olmamız gerekirken şiir gereken değeri görmemiş ve şiirden uzak kalmışlığımızın sebebi de insanlarımız kabalaşmış ve birbirlerini kırmaktan çekinmeyen orman kaçkını bir ruh hali gelip bizi bulmuştur.
Şiir insanların ruhuna incelik katar. İnce ruhlu insanların oluşturduğu toplumda kan ve gözyaşı olmaz. Ruhu ince insanlardan teşekkül toplumlar her zaman büyük atılım yapar ve huzur içinde bir toplum inşa edilmiş olur.
Bugün yaşadığımız keşmekeşin altında yatan sebep şiire ve şaire gereken değeri vermemiş olmamızdır. Şiir insanlara maddi değerlerin yanında manevi değerlerinde olduğunu insana bildiren bir rol de üstlenmiştir.
Manevi değerleri güçlü olan bir millete mensupları hiç kırıcı kan dökücü olabilir mi?
Şiir biz Türklerin var olma sebebidir. Bu var olma sebebimizi yeniden toplumun gündemine sokmalı ve gençlerimizi şiire yaklaştıracak sebepler bulmalı ve ülkemizin bekası için geçmişiyle gelecek arasında köprü olan köprü kuran nesiller inşa etmek zorundayız. Eğer bu hayati gerçeği göz ardı edersek yok olmamız içten bile değil.
Şiir şuur şair umarım ülkemizde hak ettiği değeri bulur ve şiirin intakımı gelip bizi bulmaz.
BENİM İÇİN ŞİİR
Şiir var olma savaşıdır benim için. Şiirden mahrum kalan milletlerin bir atılım ve kalkınma hamlesi başlatacaklarına inanmıyorum. Şiir, önce ruhu inşa eder sonra erdemli davranışlar silsilesinin binasını kurar. Şiir, geçmişle gelecek arasında bir köprü kurar. Şiirden vareste kalmış bir milletin nesli tehlike altındadır. İstikbal sahibi gençler yetiştirmenin yolu şiirden geçer. Şiir yoksa insanda yoktur. Şiir, bir dilin yaşaması ve sağlıklı gelişmesi için o dile bir itici güç oluşturur. Şiirden nasip almamış milletlerin er ya da geç yıkılmaları mukadderdir.
Şiir insanlara aidiyet duygusu aşılar. Hangi millete mensup olduğunun bilincini pekiştirir. Aidiyet duygusundan yoksun olan milletlerin yaşama şansı yoktur.
Bu sebeplerden dolayı şiir sularında yelken açmaya karar verdim. İslam milletinin bugün duçar olduğu acıları hüzünleri ve çıkmazları milletime yararlı olmak için kâğıda geçirmeye azmettim. Dediğim gibi şiir benim için bir var olma savaşıdır. Var olmak varlığını hissettirmek için sağlam bir ruh yapısına sahip olmak. Halkın acılarıyla hemhal olabilmeyi becermekten geçmektedir.
Eğer millet olarak sağlam bir ruh yapısına sahip olursak aşamayacağımız hiçbir engel kalmaz. Sağlam bir ruh yapısına sahip olmakta şiirin hırçın sularına dalmayı göze almayı gerektirmektedir.
Bugün İslam yurtlarındaki yıkımın kaosun temel sebeplerinden biri de kendi kendimize yabancı kalışımızdır. Kendimize yabancı kaldığımız için Batı yaşam tarzını taklide yeltendik. Bu eğilimimiz bizi kendimizden gün geçtikçe uzaklaştırdı. Kendimizden uzaklaştıkça tıpkı bataklığa düşmüş bir insan gibi çırpındıkça batmaktayız.
Bu batışımızı durduracak olan yegâne güçte şiir sanatında mevcuttur. Şiir sanatı ülkemizde hak ettiği yeri alır ve şairler sumen altından çıkarılırsa hem toplum aydınlanır hem de kendimize dönüş yolu açılmış olur.
Şiir sanatının tekrar gün yüzüne çıkması içinde şiir sanatına devlet ve özel yayınevlerinin büyük bir özveri göstererek sahip çıkmaları gerekmektedir. Şiir sanki gereksiz bir sanatmış gibi rafa kaldırılmış insanların gözlerinden ve gönüllerinden uzak tutulmaktadır.
Şiir bir kelime sanatıdır. Şiirin ham maddesi kelimedir. Şair, bu kelimeleri bir sarraf gibi işleyen ve bu kelimelerden mücevher değerinde hatta mücevherden de üstün mihenge vurulamaz narhı konulamaz eserler ortaya çıkaran kişidir.
Şiir direk ruha ve gönle hitap ettiği gibi günlük hayatımızda karşılaştığımız sorunları acıları da içine alan geniş bir alanı kapsamaktadır. Şiirde hemen hemen her şeyi işleyebilirsiniz. Var olduğumuzu dosta düşmana belgelemek isteyen kişi şiirin gücüne inansın ve şiir ikliminde bir fidan gibi sürgün vermeye, çimlenmeye baksın.
Şiir, sanatların şahıdır. Şiirsiz bir edebiyat dünyasının yavanlığı gün gibi ortadadır. Şiir, bir toplumun şahdamarıdır. Şiirsiz kalan toplumların ruhuna kan pompalanamayacağı için ruh ölümü hemen gerçekleşir. O yüzden ruhun diri kalabilmesi için şiir her zaman halkın ve devletin gündeminde olmalıdır.
Şiir, dili zenginleştirir. Her şiirin kendine özgü bir dili vardır. Şiirden yoksun olan milletlerin dilleri zenginleşemez. Şiir insanın iç sesi iç ahengidir. Toplumda yaşayan insanların birbirlerini anlamaları şiir sanatının o toplumla kapladığı alan ile doğru orantılıdır. İnsanı ince bir ruh sahibi kılan şiir bugün ülkemizde ve dünyada sumen altına itilmiş bir durumdadır.
Özellikle milletimizin gönlünde şiir padişahından çobanına kadar her statüdeki insanlarımıza hitap etmektedir. Biz İstiklal Harbi’ni şiirin gücüyle kazanmış bir millet olduğumu için bizim için şiir hayati bir önem taşımaktadır.
Şiir okuyan ve yazan insan bir şeylerden rahatsız olduğu ve bazı duygularını birileriyle paylaşmak istediği için bu sanata başvurur. Yani şiir boş insanların uğraş alanı değildir. Şiirle uğraşan insanlar bir şeylerin düzelmesi için canla başla çırpınan insanlardır. Daha güzel bir dünya için kalem oynatır şairler. Şiir sanatı bütün sanatların anasıdır. Bütün sanatlar şiir sanatının kucağında beslenir, büyür ve gelişir. Şiir sanatı, bütün sanatlara bir ana gibi kucak açar, adeta diğer bütün sanatları emzirir.
ŞİİR VE TOPLUM
Bir toplumun sağlıklı olması ailenin sağlıklı olmasına bağlıdır. Aile bir toplumun mihenk taşıdır. Aile bozulursa toplumda bozulur. Aileyi oluşturan kişiler arasında muhabbetin, anlayışın, dertlere ortak olmanın vb. gerçekleşmesi için ortak bir dil kullanmaları gerektiği gibi aynı ruh haline de sahip olmaları lazımdır. İşte şiir bu ortamı hazırlayan bir güçtür. Şiir insanlara kattığı ince bir ruh mayası sayesinde kişiler arasındaki ilişki sağlam olur. Şiir ayakları toprağa basan, başı dik kişilik inşa eder.
Şiirsiz kalan toplumlarda bayağılık sığ düşünce ve ham ruhlar baş gösterir, sürgün verir. Sağlıklı toplum oluşturmak şiirin gücünden yararlanmayı gerektirmektedir. Şiir bir dilin gelişmesini sağladığı gibi toplumu oluşturan insanlarında belâgatına da katkıda bulunur.
Yunus Emre’nin de dediği gibi söz ola kestire başı söz ola kese savaşı güzel söz söylemek toplumsal barışın anahtarıdır. İşte şiir insanlarda güzel söz söyleme kabiliyeti kazandırdığı için toplumsal barışın da teminatıdır.
Bir cevap yazın