Bugün tam bir hafta oldu kabustan geriye. Yine her hafta olduğu gibi sıradan ve sıkıcı pazar gününe pazarcıların sesleriyle uyanmıştım. Herkesin pazartesi sendromu olur, benimse pazar. Evimin bitişiğinde ki kapalı pazar yerinden dolayı. Köylülerin sattığı köy ürünlerini bulabildiğim yakınlardaki tek yer. Organik demeyeceğim, çünkü bu köylüye etek dopiyes giydirmek olur. Bırakalım şalvarlı, kasketli kalsınlar.
Pazardayım… Pardon, yeraltındayım. Ne oldu, demeyin? Çünkü bende anlayamadım. Ve oradan sesleniyorum size. Kimse yok mu?
Şu an bu satırları yazamıyor olabilme ihtimali beni inanılmaz derecede hala ürkütüyor. Kapalı pazar yerindeki (ki her tarafı açık !) mazgallardan birinin (birçoğunun) üzerindeki demirler bir kaç lira kazanmak uğruna kesilerek çalınmış, kim bilir ne zamandan beride bu durumda. Pazarcılar da kendilerine göre önlem almışlar, üzerine bir ince tahta koyarak. Gelen geçen bastıkça tahtada dayanamamış. Ve en son ben geçerken infilak etti. GÜM… Mazgalın içindeyim, kollarım takılıyor ve kanalizasyonla tanışamıyorum! Yeraltındayım, ölmeden mezara girmiş gibi hemde. Yedi yaşındaki kızım ‘Anneee’ diye şokla bir anda kayboluveren annesini arıyor. İnsanlar panikle kollarımdam tutup çıkarıyorlar beni. Şaskınım, kızgınım, canım yanıyor.
Aklıma ilk gelen Ankara’da ki olay oluyor. Hani şu Kadir Sevim adlı vatandaş yürürken kaldırım çöktü ve cesedine saatler sonra ulaşıldı ya! Bilir kişi raporuna göre tek suçlu O. Öldüğü için ! Önüne bakması gerekiyordu, benimde öyle tabi ki. Ne de olsa kaldırımın çökme, mazgalında kapağının olmama ihtimali var. Salak olan bizleriz. Bukalemun gibi her yeri aynı anda gören gözlerimiz olmadığı için ya da köstebek gibi yeraltında yaşamayı iyi bilmediğimizden. Maalesef yüzey için yaratılmışız, üzgünüm salağız.
“Bir garip Orhan Veli’yim” demiş ya üstad garipçiler akımının öncülerinden olarak. Ölümü de öylesine GARİP. Altmış iki yıl önce kaldırım çökmesi sonucu beyin kanamasından ölmüş. Diğer gariplik altmış iki yıldır bu ülkede hala kaldırımların çökmesi. Halbuki teknoloji çok ileride.Kullanılan malzemelerin daha iyi olması gerekiyor.Ya da malzemelerin kullanılması gerekiyor!!!
Konya’daki benzer bir olayda da 13 yaşındaki kız çocuğunun aydınlatma direği için açılan çukura üzerine hiçbir önlem alınarak kapatılmadığı için düşmesi. Evden arkadaşından ödev almak için çıkıyor çukurda, pazara yiyecek almak için çıkıyorum, yeraltındayım. Garip ama gerçek. Bir “O an” fotoğrafı çekilseydi, kim bilir yüzümde kaç çeşit duygu harmanı yakalanırdı. Belki de bendeki bunca duygunun aynı andaki yansıması yılın fotoğrafçısı ünvanını aldırtabilirdi o fotoğrafçıya.
O kadar fazla olay var ki ülkemde ciltlerce kitap olur. Barajda, inşaat çukurunda, kaldırımda, yolda, metroda, mazgalda….. Varda var.
Türkiye’ de iş kazalarında ölenlerin oranı yüz binde 20.5, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde ise 1.8. Hemen o ülkelerde nüfus az diye savunma yapmayalım. Oran iki tarafta da bin kişi üzerinden.
Ankara’da ki Başsavcı Kadir Sevim olayında “Kaçınılmazlık aksi tesadüf” kararı vermiş. Ne desem bilemedim şimdi.
Yazdığım olayların hiçbiri iş kazasına girmiyor. İşte değiliz çünkü. İŞTE öylesine yaşıyoruz sadece.
Kaçınılmaz aksi bir tesadüfün olmadığı günler, pardon pazarlar diliyorum.
Bir cevap yazın