Mutlu bir insan değilim
olamam artık.
Şimdilerde hayalim
rahat bırakılmış atlar gibi
olmak.
Terkedilmiş ve unutulmuş olarak
ve cevaben
gittikçe azalan bir akılla
unutarak.
Yemyeşil otlar üstünde
kırık beyaz bir bulut renginde
kemiklerimin baskısını hissederek
tenimde
ve hafifleyerek gittikçe.
Bütün hırsımı güzelliğime verip
çirkinleşerek gün güne.
Konuşmak yerine
ağzımı oynatarak sessizce.
hep aynı şeyleri yiyerek
sakin haller
ve bir bahçe içinde.
Özlemeden birini ve birşeyi.
Yönleri bilmeden,
tarif edemeden.
Soran olursa diye
sadece
cevapsız çarpık bir gülümseme edinip yüzüme
güneşi sırtıma alıp sadece.
Güneş sırtımdayken sadece.
Kırıla döküle kavuşan
bir duvar olur etrafımda.
Topraktan biraz boşluk bırakıp dibinden
– şöyle bir adım kadar
öyle başlar çimen.
Ben de istemem zaten
fazla uzaklaşmayı yerimden.
Belki bir iki
izin verilmiş dostluk kurarım etraftan
benden küçük olsun ama illa.
Mesela küçük bir kaplumbağa.
Aynı yöne bakmayalım
ve konuşmayalım
aynı konularda.
gün ve ay ve hafta ve belki birkaç gün daha
yıl hatta.
Duvar azalır
bahçe azalır
ve otlar da.
Böyle ölürüm
büyük ihtimalle.
Sessiz
ve mümkünse
kokmasın bedenim diye dileyip
bırakırım kendimi artık.
Bir
iki
üç
dört diz üstünde.
Yüz
saç
ve avuç içlerimde.
Islak
çimen
toprak
ve derin bir nefesle
işte böyle.
Bir cevap yazın