“Sınırsız güç yozlaşmaya mahkumdur.” Willliam Pitt’
Yozlaşma olumsuz bir kavramdır.Özündeki iyi niteliklerin bir takım dış etkenlerle zamanla yitirilmesidir. İyi durumdayken kötü duruma geçiştir. Doğallığın yitirilmesi söz konusudur.
Özünden uzaklaşarak bozulma ve dejenere olmaktır. Dürüstlük, fedakarlık, insancıllığın gerilemesinin bulunduğu her noktada yozlaşma vardır. Gerçeğinden sorunlarından uzaklaşmaktır.
İnsanı insan yapan değerlerin aşınmasıdır. Kültürün çöplüğe dönüşümüdür. Zenginliğe giden her yolun doğru kabul edilmesidir. Hastalıklı bir yapıya yol açmaktadır ve çürüyüşün habercisidir.
Çözümsüzlük yozlaşmayı beslemektedir ve toplumun reflekslerin körelmesini amaçlamaktadır.İnsanın kendisini inkar etmesini getirmektedir.
Kendimiz olamamak , sorgulamamaktır. Yapının bozularak, insanın temelinde yer alan özgün insan modeline uymamaktadır. Toplumda kısır döngü yaratmaktadır.
Adam sendecilik anlayışının yaygınlaşarak, “gemisini kurtaran” mantığının öne çıkarak “böyle gelmiş böyle gider”, “canım iş yapsın da ne yaparsa yapsın”, “benim memurum işini bilir” , “bal tutan parmağını yalar” “Komşun aç iken tok yatmamak” “Dünyayı kurtarmak sana mı kaldı?, Hayatını yaşa” biçimindeki ölçüler yaşama yansımaktadır ve bencilliğin çıkarcılığın ve faydacılığın önünü açmaktadır.
Adalet, vicdan, merhamet gibi kavramların küçümsenerek; bu kavramların yerine “çal, çırp, rahat yaşa, altta kalanın canı çıksın”, benzeri kavram ve deyimlerin yaşamda yer bulmasıdır.
Memurların rüşvet alması uygun olmayan bir davranıştır. Ama bunun kabullenilmiş olması ve garipsenmemesi ise yozlaşmadır. Dürüst olmamak yozlaşmayı da beraberinde getirmektedir.
Dürüst olunmayan yerde gerçek muğlaktır ve özünden uzaklaşmayı getirmektedir. Ortak kültürel değerlerin toplumda gerilemesinin göstergesidir yozlaşma.
Emperyalizmin sömürüsü aracılığıyla yerel kültürler yok edilmektedir. Bu sistemin bir uzantısıdır.
İnsanları yozlaştırıp sistemin karşısında dik durmasını engellemek, egemen sınıfların toplumla ilişkilerindeki en temel tercihlerinden biridir.
Politik karar alma mekanizmasında rol alan seçmenler, politikacıların, bürokratların, çıkar ve baskı grupları sağlama gayesiyle toplumdaki mevcut hukuki, ahlaki, kültürel normları ihlal edici davranış ve eylemde bulunmayı getirmektedir.
Siyasal kayırmacılık da, rüşvet de yozlaşmayı getirmektedir. Kurumlarda, adaletin eşit dağılmaması ve hakkın yer almaması parasal güçün hak ve adaletin önüne geçmesi de yozlaşmanın en güzel işleyişidir.
Hizmet kayırmacılığı ve oy satın alınmasıdır. Secim sonrasında para ve diğer unsurlarda menfaat sağlayarak başka bir siyasal partiye transfer olunmasıdır.
Nitelikli insanların siyasetten uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Politik karar alma sürecine ayak takımının etkileri görülmektedir.
Yaşamın her alanında yozlaşmak eylemini görebilmekteyiz. Bir ülkenin yabancı sözcüklerin boyunduruluğuna sokulması yozlaşmadır. İnsan ilişkilerinde karşılıklı sevgi ve saygının yerini salt çıkar ilişkilerine bırakmasıdır.
Anamalcı düzen yoz kültürü ile izleyicinin beynini yıkamakta, tüm insani değerleri yozlaştırırarak kirletmektedir. Asıl yozlaşma beyinlerin teslim alınmasıyla başlamaktadır.
En küçük alışverişlerde bile “serbest piyasa ekonomisi adına bireyler adına “kaça okutursan” mantığı yerleştirilmektedir. Toplumda ahenkin bozulması ve topluma uyumsuzlugun ve kaosun hakim olmasını gerçekleştiren de yozlaşmadır elbette.
İnsanlar bankaların insafsızlığıyla boğuşmaktadır. Bunlar anamalcı sistemi kalıcılaştırmak adına yapılmaktadır.
Hayatı metalaştırmak, dogayı, insanı metalastırmak da yozlaşmış bir kültürün ürünleridir.
Eskiden karşılıklı güven ilişkisi çercevisinde borçlanma yapılırken söz vermek yeterli bulunurken günümüzde ise senetsiz ipoteksiz ya da resmi taahut istenmektedir. Dostluk ve dayanışma zeminini olumsuz etkilemektedir.
Yozlaşmada esas olan kişisel çıkar temin etme çabaları ve bu faaliyetlerin toplumda yer tutması toplumda sosyal uyumsuzluğa sebep olmaktadır. Sosyal uyumsuzluk bir süre sonra sosyal çözülmeye uzanmaktadır.
Toplum içersindede değer karmaşı oluşması ve zamanla faydacılığın her şeyin önüne geçmesi etik kurallarının uygulanmasını da etkilemektedir.
Yozlaşma; Toplumu kemirir, kaynak israfina yol açar. Gelir dağılımını da olumsuz etkiler.
Özellikle medya yolu ile verilen taklitçi yaklaşımlar insanları kendi yasam tarzlarından uzaklaştırarak kendi kültürüne yabançılaşmaya kadar götürür.Bilinç yetersizliğinin bir sonucudur.
Yozlaşmaya karşı halkın birliği ve dayanışması gerekmektedir. Siyasal olduğu kadar toplumsaldır.Toplumun bilinçlenmesidir.
Başkasına göre yaşamamaktır. Yozlaşmanın önlenmesindeki etkili yollardan biri sosyal adaletin tesis edilmesinden geçmektedir. Daima doğruyu seçerek yalana sapmamaktır. Ugur Mumcu nun dedigi gibi `Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz`. Eğitimli insanların oluşturduğu toplumlar etik olarak yozlaşmaya açık değildir, spesifik örnekler dışında. Bunun en güzel örneğini Japonya ve İsviçre’de görüyoruz. Hapishanelerin boşluğu, işlenen suçların düzeyi ve azlığı, benzeri olgular bizi yozlaşma üzerinde durmaya çağırmaktadır. Kişisel yozlaşma insanı öyle bir noktaya getirebilir ki, intihar denen anlık olguya bile sebep verebilir.
Bir cevap yazın