Yüzünü dökme küçük kız
Bırak üzülmeyi
Yalnız sen misin bir düşün
Unutan sevilmeyi
Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır
Yüzünü dökme küçük kız
Kızma onlara
Yalnız sen misin bir düşün
Zincir oranda buranda
Her tutsağın bir kaçışı
Uykuların uyanışı da vardır
Yüzünü dökme küçük kız
Yaşamın anlamını bul
Sonra dinle kendini
Yolunu bil
Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır
Küçük Keçi hikayesini bilir misiniz? Bilemezsiniz . Çünkü o benim hikayem.
Bir zamanlar küçük bir keçi varmış. Babasıyla gezmeye bayılırmış. Yaşadıkları yerde kocaman bir park , parkta kocaman bir havuz varmış. Havuzda ördekler yüzermiş. Parka her geldiklerinde Baba Keçi, Küçük Keçiye simit alırmış, Küçük Keçi de simidini ördeklere atarmış. Ördekler çok mutlu olurmuş. Küçük Keçiye sen yine gel derlermiş. Oradan oyun parkına gidermiş Küçük Keçi , orada çok eğlenirmiş.Bir gün bir çocuk salıncakta sallanırken bacağını sıkıştırmış salıncağa ,Baba Keçi hemen koşmuş kurtarmış çocuğu , yardımsever olmayı öğrenmiş Küçük Keçi. Labirentler varmış cocuklar için , oralara çöp atarmış insanlar , baba keçi ile o çöpleri toplar çöpe atarlarmış, bir de ayıplarlarmış insanları. Küçük Keçi akşam olunca baba keçinin bisikletinin arkasında evin yolunu tutarmış.Bisiklete binmek çok eğlenceliymiş. Gece mutlu uyur ,güzel rüyalar görürmüş. Ertesi gün yeniden parka giderler , ördeklere simit atarlarmış.
Bu hikaye ile bir baba çocukluğunun en eski hatıralarını kazıdı küçük kızının kalbine. Hayvanları sevmeyi , doğayı sevmeyi ve korumayı, bisikletle birlikte özgürlüğün tadını, söylenen şarkılarla da ruhunu dinlendirmeyi ve costurmayı öğrendi küçük kız.
Küçük kız büyüdü , çok şeyler geçti başından iyi kötü , yaşadı.Bir gece vakti köpeğini parkta gezdirirken ,her gün kendi oglunu oynattiğı parkta geçen kendi çocukluğunu ve küçük keçi hikayesini hatırladı. İçindeki küçük kızı sevdi, okşadı. İçinde kocaman ve yeri dolmayacak bir özlemle bu kelimeleri yazdı.
Acaba Baba Keçi de Küçük Keçiyi özlüyor muydu?
Bazı sorular cevap bulmak için sorulmazdı.
Bazı gidenler gelmezdi.
Bazen ölmek için nefes almamak gerekmezdi.
Bazen çocuklar büyümezdi.
Bazen böyleydi.
Sonra geçerdi.
Geçsindi.
Geçmişti.
Geçti…
Ortaçgil “Yüzünü Dökme” dedi , oysa çoktan dökülen dökülmüştü ve kalan ancak bu kadar toparlanabiliyordu.
Bir cevap yazın