Depremin üçüncü günüydü sanırım.
Zor şartlarda bilet bularak istanbul yolunu tutuverdik bir ucundan.
İlk defa şehir dışına çıkmanın heyecanı vardı,içimde.Yasadığım ve benim tek dünyam olan kentimin dışına çıkacak farklı insanlar farklı yerler görecektim.Otobüs tıklım tıklımdı fakat boğucu ve sıkışık olan daha çok olumsuz duygular; biraz gerginlik,huzursuluk ve kaygıydı..
Pencere kanarina geçtim seyre daldim.
Sonra hızla gelip geçen, zaman mı yoksa biz miydik,bilemedim.Dikkatimi çekistirip duran o muhabbetlere kulak kabartır oldum bir ara.
Heyecanım o an bir ağaç düşmanı tarafından baltalanmis devrilmeye direniyordu.Arka koltuklardan yaşam hikayeleri,
teselli cumleleri,tedirginlik eşliginde birbirine karışıyordu.
Benim atmosferden çıkardığım tek şey sadece belirsizlikti.Yolun sonunda netlesecekti, hissediyordum.Şimdilik buğuluydu hava…
Süratle giden otobüs yolcu taşımıyor da sanki can kurtarmaya giden bir ambulansı temsil ediyordu.
Arabanın hızına dağlar,ağaçlar yetişemiyordu sığmıyordu bir türlü benim kareme,sindiremiyordu gözlerim.Hızlı çekimde ilerleyen bir film şeridiydi.Evler birbirini kovalıyor,yeşilin renkleri birbirine karışıyordu.
Değişmeyen tek şey güneşti.
Ona döndüm içim ısındı cunku O bir umuttu ve her daim ona gebeydi…bir gün elbet doğuracaktı.
Biraz yorgun düşmüştüm uyumayı denedim.Sabah vah sesleriyle uyandım.sonra şaşkınlikla etrafa baķindim.
Adapazarı burası dedi ablam.Bu işte bir terslik olmalıydı canpazarıydı orası sanki.Hava puslu,sessizdi.Bir yas evinden gelip geçiyorduk.Kent dedikleri böyle miydi.İstanbul un taşı toprağı altın diye gelenlerin yol guzergahı,batıya geçiş…
Turkiye nin ana şalteriydi ve bir gece şalterler indi karanlığa çöktü ülke ve tarihe 17 Ağustos depremi diye geçti.
Enkazın,ölümün,korkunun adı olmuştu on yedi ve daha yedisinde,on yedisinde ölenlerin bir diğer adıydı agustos…
Yaşadığım bu şaşkınlığı atarak başımı kaldırdığımda inşaat alanına dönmüş etrafi hayretle izliyordum.Apartmanlar bir dizi burkulmuş ve öylece kalmış insanı anımsatıyordu yardım istemiş kimse yetisememiş öylece ölüp kalmış bir beden olmuştu sanki.Tuglalar üst üste koyulmus öylece bırakılmıştı.Alanlarda Çadırlar sıra sıraydı anladım ki üst üste dizilen tuglalardan daha guvenliydi Oba hayatını anlatan Çadırlar.
Çamaşır asan mücadeleci kadınlar bir ihtimal nefes alan var diye enkaz Kazanlar…
Bu muydu televizyonlarda gördüğüm o koca batı..belki de evet buydu;batan hayatlar,batan güneş…Neredeydi o trafik akışı,kaldırimda yürüyen mini etekli uzun saçlı kızlar.neredeydi yasam coşkusu…
Onlarca enkazın içinde hala dik duran,yıkılmayan binalara da rastlayınca bir ihtimal sonucu mu kanadı insanların sol yanı diye düşünmeden edemedim ve yıllar geçmesine rağmen hala çözülemeyen bir ölüm fermanıdır 17 agustos…
zelzele-suna elik
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın