Önce gökyüzünü sonra kuşları unutmalısın. Ancak bunları hafızandan silebilirsen yaşamın gayretkeşliğinden arınırsın. Mevsimi geldiğinde derisini değiştiren yılanlar gibi önce soyunmalısın, sonra bütün çıplaklığın ve varlığınla bir keman telinin üzerinde gezinir gibi -sürünmek pahasına da olsa- her şeyi geride bırakıp kendine yeni bir düş aramalısın.
Siyahı ve beyazı, karanlık ve aydınlık olarak adlandırmalısın. Renkleri bir mendille gözlerinden silip at. En büyük gökkuşağının ruhunda olduğunu düşlersen ne demek istediğimi anlarsın.
Yapabileceğin şeyler için Tanrı’dan yardım isteme; var ve yok etmek sadece onun işi değil, bunun için ona yalvarmamalısın. Bir kuş böceği, bir böcek çiçeği, bir çiçek toprağı öldürerek büyür. Bu kâinatın en güzel döngüsüdür ama devinim evreni ayakta tutarken her adımında da zamanı çürütür. Zamanı karanlığın ve aydınlığın üzerindeki en temiz örtü gibi düşün. Zamanı, kimsenin gidemediği bir dağın başında kime ait olduğu belli olmayan bir mezarlık gibi düşün. Zamana saygı duymalısın.
Zorlayarak değil, bile isteye toplumdan uzaklaşmalısın. Eğer parçası olursan bütünden kopamazsın. Ve bütünden kopamazsan kendini bulaman zorlaşır. Zordan uzak durmalısın.
Aydınlık, tenhalığın özleminde olan yollarla doludur. Aydınlıktan da uzak dur. Sadece aydınlığa bakarsan karanlıkta yönünü bulamazsın. Karanlığa körlük, körlüğe karanlık derler ama fazla aydınlıkta kör eder, unutmamalısın.
Hafızan kuvvetli olmalı. Her hücrende bir an barındırmalısın. Kanının her zerresi sana bütününde düşmanını hatırlatırken, onu katletmek için her zaman uyanık kalmalısın. Az yemek ye. Az uyu. Ve az konuş. Ancak böylelikle yaşadıklarının bir simülasyondan ibaret olduğunu anlarsın. Bir rüyanın içindesin zaten, bu yüzden başka bir rüya için asla amacından sapmamalısın.
İlk ve en büyük düşmanın nefsindir. Önce onu ortadan kaldırmalısın.
Öldür. Ama onu öldürürken vicdan denilen o soylu serseriyi kendinden uzaklaştırmalısın, yoksa başa sarmak zorunda kalırsın.
Öldür. Başlangıcının sebebi zaten bu bitişle kendinden feragat ederek, kötünün o karşı koyulmaz cezbediciliğinde ve yoldan uzaklaşma biçiminde görünen; ama aslında yol olan, bir atın sırtındaki can acıtan eğerin sağındaki ve solundaki o parçayı bütüne çevirirken fikri kötürüm, gerçeğiyse seni sana bağlayan en sağlam düğümdür. Onu bulmalısın.
“Arzu” denilen dipsiz kuyunun içine sarkıtılan ipi kesip atmalısın. Düşmanın tek ama çoktur. İz sürerken kanattan tüye kadar her zerreyi yakmalısın. Ayak izleri yoktur. Parmak izleri yoktur. Gölgesini gölgen bilip, dokuz delikli bir kutunun içine girip her yeri baştan sona aramalısın. Öldür. Yoksa zafiyetinin haritasında senin için adı aynı ama tadı farklı biçimlerde her gün farklı yerlerde, farklı mekanlarda, farklı zamanlarda intihar eder gibi, hafızasını yitirmiş bozuk bir saat gibi, yarı dolu içilmeyi bekleyen bir bardak su gibi, bir tabutun üzerine çakılmayı bekleyen diğerlerinin arasında kaybolmuş paslı bir çivi gibi, düşmek için sırasını beklemekten utanır olmuş zürriyeti kendinden daha ıslak kimsesiz bir yağmur damlası gibi, inanca adanırken boynuna keskin bir bıçak dayanmış, dua bitmesin diye yalvaran gözleri bağlı -biraz önce canlı, az sonra ceset olacak- bir kurban gibi başlangıç ve sonun arasında sıkışıp kalırsın.
Dünyanın sonu geldiğinde çalacak son şarkının melodisini yaşarken bulmaya çalışmalısın. Her şey yerle yeksan olurken o büyük gürültünün içinde sana eşlik edecek bir şeyler olmalı. Dünyanın sonu geldiğinde ve atacak bir adımın dahi kalmadığında seninle birlikte duracak bir şeyler bulmalısın. Uçurumun ucundayken öncelik sana aittir, bunu kimseye ve hiçbir şeye bırakmamalısın.
Önce düşmanının peşinde koşacaksın.
Koşacaksın.
Koşacaksın.
Yol seni “hiç” edene kadar koşmak zorundasın.
Sonra düşeceksin. Düşeceksin. Düşeceksin…
Düştüğün yer; savaşmak zorunda olduğun her tarafa ceset saçılan leş kokulu bir yer ise doğru yerdesin.
Çıplak ayaklarını ıslak toprağa basmaktan korkma!
Çamurun ham maddesi topraktan çok kandır. Gece, sana tüm gücüyle yardımcı olurken aynı hızla zamanı öğütebilir.
Acele et. Ve tüm cesetleri mezarlığa göm.
Unutma: Bir ağacı saklamanın en iyi yolu onu ormana gizlemektir.*
Ve unutma: İntikam; sıcak ya da soğuk, lezzetli bir yemektir…
BİR KATİLİN PORTRESİ / İLK ADIM – Sevim Demiröz
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın