Geberiyordum, ilk defa değildi bu. Banklarda çürüyen ruhların gölgesi vardı üzerimde, kafamın içinde çalan sountracklar deprem etkisi yaratıyordu. Hücrelerimde, kimdim ben adım neydi cehennem sıcağında kavrulan göz bebeklerim görme yetisini kaybederken diz kapaklarımda başlayan sancılar coğrafyası belli olmayan kasıklarıma kadar işlemişti. Hangi kadın hangi nedenle öptüğünü bilmeden dokundurduğu dudakların yerini kan lekeleri kaplamıştı. Belli belirsizdi her şey, rengini aldığım saçlar beyaza dönüyordu. Ben kim olduğumu sorarken kadın gömleğinin düğmesini bir tık daha açtı göğsündeki çizgi belli belirsiz bana bakıyordu. Yapabileceği sadece bu değildi. Daha da ileri gitti eteğini yukarıya doğru çekti saçlarını savurdu, ara ara dudaklarını ısırmaya başladı. Tüm kadınlığını önüme sererken boynunda beliren kıvrımları fark etmiyordu. beni asıl tahrik eden boynundaki kıvrımlar, göz bebeklerindeki çukurlar, ellerindeki ter, diz kapaklarındaki yorgunluk ifadesiydi. Ben tüm bunları incelerken kadının gözleri benim üzerimdeydi anlamsız bakışlarıyla ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Buraya ilk kez gelmişti şaşkındı, acelesi var gibi davranıyordu biran önce her şeyin bitmesini istiyor ve gömleğinin son düğmesini açmak için terli ellerini gömleğine doğru götürdü. Beni tahrik eden gömleğini açması değildi ellerinden damlayan terin verdiği his can alıcıydı. Bacaklarına doğru düşen ter damlaları dizlerin de son bulurken aklımın zindanlarına kilit vuruyordum. Gözüm masanın bacağına ilişti sallanmasın diye kağıt sıkıştırılmıştı, kağıdın üzerinde dar ağacında üç fidan yazıyordu. Bir kez daha vurulmuştum bir kez daha anlamsızlığın içinde bulmuştum kendimi. Kadın son kozunu oynamaya hazırlanırken içimdeki öfke duygusu alevlendi. Birileri genç yaşında ömrünü verirken bu odada birileri de tüm bu olup bitene rağmen sevişmenin derdindeydi. Kadın daha ne bekliyoruz dediğinde kendimi zamanın içindeki soytarı gibi hissettim. Bu soytarılığa bir son vermeliydim yataktan kalktım masanın altında duran kağıdı aldım ceketimin cebine koydum. Kadın arkamdan öfkeli bir ses ile bağırıyordu. ” Bu kadar mıydı” hiçbir şey demeden çıktım o evden kapının önünde duran motoruma atladığım gibi mezarlığa sürdüm. Kafamın içinde kadının sesi yankılanıyordu. Kimsesizler mezarlığına gelmiştim, motoru yolun kenarına bıraktım kimsesi olmayan bir taşın yanına uzandım. Gök yüzünde ölüleri görüyordum, Bana bakıyorlar ve hep bir ağızdan ”Bu kadarmıydı” diye sesleniyorlardı. Gülümsedim, hiç bir şey bu kadar değildi…..
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın