Acıyı, şarap mahzenlerimde demledim
-katran karası gece-
Solmasın diye sakındığım beyaz güllerim
Göz bebeklerim
Sonrası içine düştüğüm sarhoşluğum
-kalp yaram-
Suretimi çiziyorum gönül sayfama
Zamanın hışmıdır yüzümdeki kırışıklıklar
Gözlerimin feri sönmüş umutsuz bakışlarım
Sabrımın nimetidir gönül kanatlarım
Sana da gülmeyi öğretir belki aşk
Sevmeyi öğrettiği gibi bana yalnızlığımı
Cama konan kuşuma, mana yükleyip gönderiyorum
Haberci diye…
Hâlbuki seni kalbimde saklamalıydım
İhbarlarına inanmalıydım yalancı baharların
Hasretine inat
Zincirlere vurulmuş coşkunluğum
Bir küfür, bir nefret; çığlıklarıma karışmış
Beni yavaşlatmış
İçime akıttığım baldıran zehirleri
Sandıklara çivilenmiş anılarım, yargılayacaklar bir gün beni
Hangi sabah
hangi akşam idamlarımın infazı
Çarmıha gerilmiş dilim yorgun ve hareketsiz
Beklemek kolay mı sanırsın kuşluğunda ayazı
Derdimi anlayacak kim kaldı yanımda
Kahırlarım kaçmış içime
Edası unutulmuş niyetlerim ortada kalmış
Gelip al beni buradan bırakma yapayalnız
Toprağın altı üstü bir zaman aralığı
Kimi uzun kimi zamansız
Kim ister ki böyle ayrılığı…
Üzülme boş ver
Dinleyenlerde anlamadı ki beni
“Can kulağı”
Artık, her şey anlamsız
Mehmet BONCUKOĞLU
Bir cevap yazın