Ne zaman olmuştu bu? Yani ölümüm ne zaman olmuştu? Yerde yatan ceset torbası, sabah 05:35’te Kocatepe Camisi yanında bir çöpçü tarafından fark edilen cesedimin içerisine koyulduğu ceset torbası ne kadar da siyah. Ceset torbamın yanında kırılmış bir kar küresi var, kar küresinin içerisinde bir atlıkarınca. Atlar ceset torbasına üzgün bir şekilde bakıyor. Tek bir çocuk yok.
Saat 04:46 Bestekar Sokak. Ali ile buluşuyorum, aynı mahallenin çocuklarıyız biz. Ali’ye biraz borcum var. Borcuma karşılık benden yerini ona söylememi istedi. ‘’Olmaz dedim.’’ Bıçak sanırım karnıma girdi soğuk, metal. Eski kelebek adı verilenlerden sanırım hani şu elde çevrilenlerden. Acı, yere düşüyorum. Yere düşünce bir kırılma sesi geliyor. Kendi kanımın içinde kulaç atmaya çalışıyorum. Beceremiyorum.
Saat 03:57 Kızılay Karanfil Çıkışı. Telefonum zırıl zırıl çalıyor. Telefonun parlak ekranına bakıyorum. Gözlerim artık karanlığa alıştıkları için yanıyorlar önce. Sonra ışığa da alışıyorlar. İnsan da keşke gözleri gibi kolay uyum sağlayabilse diye düşünüyorum. Ekranda Ali’nin ismini görüyorum bir de altında bir şey yazıyor; cevapsız çağrı. Umursamıyorum, cebimden yamuk yumuk bir sigara paketi çıkartıyorum. Sigarayı kurumuş dudaklarımın arasına götürüyorum. Ateş? bir adet kibritim var sanırım. Yakıyorum usulca, sigaraya yaklaştırıyorum. Çok susadım, masa üzerinde bir sürahi su vardı ve ben ondan kilometrelerce uzaktayım diyorum.
Saat 02:27 Bahçeli 4. Cadde. Telefonda Selin ile konuşuyorum. ‘’Tamam hayatım geç kalmayacağım. Dediğim yerden onu alıp geleceğim.’’ diye yalan söylüyorum. Selin inanmıyor ama inanmış gibi davranıyor. ‘’Tamam‘’diyerek telefonu kapatıyor. Deri ceketimin cebinden metal kanyak matarasını çıkartıp bir yudum alıyorum. Buna ihtiyacım var hava serin. Ah Ankara ayazı! Kanyak geçtiği yerlerde ateşten işaretini bırakarak mideme iniş yapıyor.
Saat 02:13 Bahçeli 7. Cadde. Kimse yüzümü tam görmesin diye kapüşonumu iyice aşağı indiriyorum, ağzımda caddenin başında yaktığım sigaram. Atmak için parmaklarımla tutup çektiğimde kurumuş dudaklarımı parçalarcasına ayrılıyor. İleri doğru fırlatıyorum. Canım yandı, çok sinirliyim. Masamın üzerinde duran ağaç dalı ve cam içerisindeki papatya geliyor aklıma ben çıkarken yerlerinde miydiler yoksa yanlışlıkla düşürüp kırdım mı?
Saat 01:46 Bahçeli Milli Kütüphane önü. Onu son görüşüm olacak sanırım sakallı çirkin suratını. Murat’a elimdeki paketi yüzüne bakmadan uzatıyorum. Pis bir sırıtış ile hiç acelesi yokmuş gibi alıyor paketi. Yüzüne bakıyorum tekrar. Sevmediğiniz insanların yüzüne siz nasıl bakarsınız? Ben yüzümü ekşiterek bakıyorum. Paketi aldıktan sonra ‘’Sigaran var mı?’’ diye soruyor. Az önce aldığım sigara paketini istemeye istemeye uzatıyorum. Hiç çekinmeden alıyor, yakıyor, arkasını dönüp gidiyor hiçbir şey olmamış gibi. Gidiyor ama bu sefer sırıtma sırası bende çünkü özenle hazırladığım içinde beyaz çiçekler olan diğer paketi verdim ona. Bir sigara yakıp 7. Caddeye doğru yürüyorum.
Saat 01:15 Balgat’ta bir tekel bayisinin önündeyim. İçeri girip bir sigara almadan önce cebimdeki paraları sayıyorum. Karnım acıktı biraz, keşke çıkmadan Selin’in hazırladığı sandviçi yeseydim. Neyse diyerek tekel büfesinden içeri giriyorum. Şişman kel bir adam var içeride sanki beni tanıyormuş gibi gülümsüyor. Yüzüm asık ve hiç gülümsemiyorum. Bir Camel soft diyerek parayı adama uzatıyorum. Sigarayı alıp tek kelime etmeden dışarı çıkıyorum.
Saat 00:45 Cevizlidere yokuşundan aşağı doğru yürüyorum. Yanımdan bir polis arabası geçiyor. Bana bir şeyler sormasınlar diye hiç kafamı çevirip bakmıyorum. Sanırım onlar da bana bakmadı karşılıklı başımızı belaya sokmak istemediğimiz için kendi aramızda bir akit yaptık adeta. Elimde çıkmadan önce masanın üzerinden aldığım boş kupa var neden var bilmiyorum. Belki bir kaç damla kahve kalmıştır diyerek kafama dikiyorum. Damlalar gelmekle gelmemek arasında gidiyorlar. Kupayı çöp konteynırına atıp cebimden duvardan aldığım iki resim bir fotoğrafı çıkartıyorum. Resim bir şaklaban resmi; anlam veremeyip parçalıyorum. Fotoğraflardan biri boşlukta bir ağaç; anlam veremeyip parçalıyorum. Ama son resim Murat’ın resmi benim masamın üstündeki duvarda bu çirkin adamın fotoğrafı neden asılı olur ki diyorum anlam vermek istemeden onu da parçalayıp atıyorum.
Saat 00:00 Cevizlidere kendi çalışma odam. Selin bir şeyler nedeni ile bağırıyor ne olduğu çok umurumda değil. Masamda arkam dönük oturuyorum, kahvemi içiyorum. Hazırladığı sandviçi yemek hiç istemiyorum. Sabah Ali’den aldığım borç para ile alabildiğim kar küresi çantamda. Şimdi vermek istemiyorum. Selin bir sure sonra çıkıyor. Ben de duvardaki haritayı incelemeye başlıyorum bir yandan da beyaz çiçeği özenle paketliyorum. Harita üzerinde belli noktalar belirtilmiş, yan tarafında ise bir liste var; 1- Cevizlidere, 2- Balgat, 3- Milli Kütüphane 4- 7. Cadde, 5- 4. Cadde, 6- Kızılay, 7- Bestekar, 8- Kocatepe Camii. Anlam veremiyorum. Çantamı sırtıma atarken masa üzerindeki dala çarpıyor. Dal yere düşüyor cam içindeki papatya ise yerinde duruyor. Umursamıyorum evden çıkıyorum elimde bir rota var onu takip etmeliyim.
Bir cevap yazın