aykırılığın batıyor pürüzsüz tenlere,
kalabalıklarda gezinen pervasız ruh kimin?
.
suskunluğun batırıyor Vietnam gemilerini
niye yüklendin ki çaresizlikleri
oysa ki boştu heyben
aldandın yansırken neon ışıkları pencerelerden.
.
itiraf et kayboldun yığınlar arasında
kılavuzunu reddetmenin diyetidir bu.
.
bir bardak suya damlattın kibrini
bulmak istediğin her neyse hatırında değil
hep aynı sokaklara çıkıyorsa bu yürüyüş niye?
neden bu kadar kadife kederin?
.
bu biçimsiz putlarla konuşmak ne zor!
serbest bırakmıştın tüm telaşları
nedir bu duygu ansızın yakalayan?
tekinsiz düşüncelerin adresi.
.
davetsiz misafir ızdırapları kabullenmiştin
dolunay hapsetmişti hislerini
o sinsi ressamda bir yolunu bulamaz artık
vazgeçmelerin de yetmiyor
fildişi kulesinden sarkıtmaya yaşamları.
.
faydası yok
irlandalının küflü baladlarını dinlemenin
hakkı da yok
çoktan mahkum etmişken bizi güller zindanına.
.
haklısın kaybolma sanatında ustalaştın
ama buruştu bir yaşam
selam yurdunu düşlemeyeli
eylemsizsin şimdi suçlayamazlar gövdeni
hevesin kaçmışken yapışkan hayattan.
.
o bilge ent ile dertleşmek kolay
tüm gizemiyle uzanırken fangorn ormanı
acımasız akşamüstlerine sor istersen
hayallerin binmiş giderken gri bulutlara
.
dalgalanıyor teslimiyetin bayrağı gururla
köşede gümüşi renkli bir bavul
şahididir o seçkin caddeler
bedeninden sıyırıp attığın azılı duyguların.
.
yorgun, darmadağın ve köksüz
tramvay durağında kadife bir kederle baş başa
buğulu camlarda yansıyan görüntün
damlatır özrünü masum taşlara.