İçinde olduğumuz varoluştaki tüm deneyim halleri üzerine bir yazı…
Deneyim, yaşantı.
Hayat tarzı, içinde yaşanılan şartların tümü, hayat.”
Deneyimlerimiz öğrenme, büyüme ve dönüşüme uğrama açısından, her biri birer mihenk taşı niteliğinde olan yaşantılardır.
İrademiz ile içinde olmayı tercih ettiğimiz deneyimler…
İrademiz dışında içine çekildiğimiz deneyimler…
Ya da öyle sandığımız haller.
Farkında olarak ya da olmayarak yaşanan tüm deneyimler, bir dönüşüme hizmet eder.
Olayın içinde iken büyük resmi görmek her zaman kolay olmayabilir.
Her ne olursa olsun, anlamamız gereken tek şey, kendimiz olarak bildiğimiz varlığımızın tinsel, duygusal, düşünsel hallerimizi tanımaktır, bir nevi yüzleşmedir. Bilmek her zaman, uygulamakla eşdeğer değil. Çünkü, bilmek ve olmak bir sürece tabi.
Diğer dediğimiz ya da sandığımız herşey bizimle ilgili bir yansımadır.
Sadece kendi içsel idrakimiz üzerine çalışmak, tefekkür etmek, tüm evrenin dinamiklerine yansıyacak makro bir etkileşime doğru gider.
Her olay neden-sonuç temeli ile işler.
Her bilinç için farklı deneyim alanları, olayları ve kişileri olmasına rağmen, özde aynı olan tek bir formül üzerine yerleşmiş olaylar bütünü vardır.
Bilinç durumumuzun gelişimine göre, durumun içindeyken, başındayken ya da henüz başlamadan önce olay örgüsünü görebiliriz.
Eğer bilinçli bir şekilde tüm süreci hem deneyimleyip, hem izleyebilirsek olası entropi sürecini daha farkındalıklı ve kabulde yaşayabiliriz.
Yaşanan süreçteki deneyim, dualitik bir alanda yaşanıyor olsa da, nötr bir duruşla, kendimizden kendimize oluşan, tinsel akışı algılayabiliriz. Gören, etken ve edilgenin, sadece tinin vesilesi olarak rol oynadıklarını bilir. Buradaki en önemli nokta, aynı tinsel akışın farkındalığından kopmadan süreci yönetmektir.
Yaşantıda oluş içinde nötr kalabilmek, durumun niteliği ne olursa olsun, izlemenin verdiği dinginlik ile döngüye girmeden akışı sağlar. Hep yeni ve hep ilk adımın başlangıcıdır bu.
Şeb-i nem
- 11.2023
Bir cevap yazın