Bir yanın yakınlarda bekler
Öbür yanın uzakları ister
Ve gidebildiğince uzakları
Kalmanın ağırlığından
Kalanların sağırlığından
Bir başkanın hiç kimsesine
Kaçmak, koşarak kaçmak ister
Sözgelimi, “gidiyorum”
“Buralardan oralara”
“Oralardan başka oralara”
“Gidiyorum, hoşça kalın”
Demenin, diyebilmenin rahatlığıyla
Ve o rahatlığın ardında ne varsa
Geride gözlenen duruşlarla
Kovalandıkça kaçanlarla
Ve o bakışlarla, gidiyorum
Kimi nakış nakış
Kimi düğüm düğüm
O bakışlar
Bakışlardan taşanlar
O boncuk yaşlar
Yaşları taşıyan
O başlar, o ağır başlar
Zamanın gerisinde kaldılar
Ve zamanın ötesine yol alıp
Alabildiğine açılanlar
Mavilere, güneşlere
Güneşli günlere
Ve günlerin getirdiklerine
Gitmenin hazzından
Kalmanın fazlalığına
Konuşamadıklarımızdan
Anlayamadıklarımıza
Görüşemediklerimizden
Düşünemediklerimize varana dek
Ve kalmanın
Ve kalakalmanın
Ve kaldıklarımızın
İçinde uhde kalanları dahi
Kendi içinde bir anlamları
Anlamlı susuşları vardı
Anlayabildiğimiz kadardı
Silsile silsile içlerde birikmişlerdi
Birikmişliklerin ağırlığı kaldı içlerde
Bir uzaktan başka bir uzağa kaçıp
Daha uzaklara yaklaşmak
Kimilerine uzakken
Kimilerine yaklaşmak
Tamamlanmayan
Yarım bırakılan
O iç kıpırtılarına dalmak
Daldıkça derinlere
Daha da derinleştirip genişletene dek
Düşlerden bir düş, bir düşünüş
Düşünülenlere soğuk bir duş
Aldırıp çırılçıplak beklettiği
Beklettikçe hasta ettiği
Bir çocuktu, ne istediğini bilmeyen
Olana değil, olmayana yönelen
Kendiyle çelişen, çeliştikçe büyüyen
Bir çocuktu, ne gitmeyi bilen
Ne kalmayı kendine yediren
O çocuk küsmüştü göklere
Gökyüzünde kuşlara
Kuşlardan uçurtmalara
Uçurtmaların ardında kalanlara
Her şeye küsmüştü o çocuk
Gelmişlerinden geçmişlerine
Kalmışlarından gitmişlerine kadar
Herkese küsmüştü, küskündü
Gitmek ayrı, kalmak ayrı
İkisi de ayrı bir yüktü
O çocuğun sırtında.
Bir cevap yazın