Hepimiz ülkemizin boğucu gündeminden kaçmak için bazı yollar bulmalıyız.
Önünde sonunda insanız ve şu ahir ömrümüzde soluklanma anlarımız
olmazsa, geri kalandan pek bir hayır gelmez.Kendimize sürekli yol
haritaları çizmeliyiz ve haftanın en az bir gününü kendimiz için
kullanmalıyız. Bu en temel hakkımız…
Mutluyum…çünkü hayatımın en sessiz karanlığında bile fotoğrafa
dalıyorum. Bir çok düşünceyle meşgul fikirlerimin ve gece nöbetlerimde
bile beni yalnız bırakmayacak kadar peşimde olan fotoğraf kareleri ile
doluyorum. Sanki hiç uyumuyor da uyanık geçen sabahlarda düşünce
krizine girmiş gibi baka kalıyorum hayatın anına…Yoksa hazır
değilmiydim gerçeğin sancısını görmeye ve kabullenmeye…
Ama uzun bir süre daha savrulmaktı isteğim ,bu güzellikler içerisinde.
Bedenim zar zor ettiğim sabaha ulaşmanın verdiği mutlulukla
açmıştım gözlerimi…Sabah sabah yine gözlerimle seyre dalıyordum
geceden kalan düşüncelerime…Buğulu bir hava, vücudumda yine o tarifi
imkansız fotoğraf coşkusu…ve etrafa saçılmış fotoğraf kareleri…Ne
zaman baksam fotoğraf karelerine;
yüzümdeki o solgun, kırgın yansımasına aldandığım bakışlarım…Umarsız
korkularım…Sonrasında sorgulamalarım Ah çekişlerim,
keşkelerim…Telaşlı bakan gözlerim, Sona doğru
sürüklenişlerim…Biraz korkarak biraz da isteyerek kendimden
kaçışlarım…Artık tükenmesi gerektiğinin bilincine vararak son demlerin
hazını alarak yaşadığım avuntularım…Aramaya çalıştığım ve bulmayı
hiçbir zaman beceremediğim eksiklerim…Noktalarım ve virgüllerim ama en
çok soru işaretlerim…Bir bulmacanın izini sürer gibi sözcüklerden
geçmişi tamamlayışlarım…Doğrularım ve de yanlışlarım…evet diyerek
bulduğumu sandığım cevaplarım…Gebe kalamadığım yarınlarım…
Farkındalıklarımın ardından silkelenen bedenimle birlikte cesaretimi
ve tüm gücümü ayaklarıma ulaştırdığım dengede durabilmek adına
doğrulduğum eğik başımı yukarıya çevirdiğim bir günün ardından…
Kendime
uzanıyorum geçmişten bu yana bütün korkularıma uzanıyorum…
Hep kaçırdığım gözlerimi sorguluyorum.Arkadaşlarımı, dostlarımı,
acılarımı ve mutluluklarımı sorguluyorum. Yarım bıraktığım düşlerimi,
ardından gitmediğim yarınlarımı, nadirde olsa duyduğum pişmanlıklarımı
yaşadıklarım için değil de yaşamadığım her şey adına duyduğum
pişmanlıklarımı…Sözlerim acıtmasın kimsenin canını cümlelerim kendime,
cümlelerim ağır aksak ilerleyen zamanın yanıltıcı gülümsemesine…
Ama artık içten gülümse vakti…Çünkü zaman daralıyor…Zaman bu kadar
hızlı geçerken ve her an bu kadar kıymetliyken…Bir bayram sabahı
uyanır gibi başlamak hayata…tıpkı düşlerimiz gibi..bedenimize sızan
ağır özlem gibi..Anlamamışım hayatımın içine sızarkenki serzenişin
bedenimde yarattığı depremi…şimdi hayatı ve içindekileri fotoğraflamak
zamanı…daha güzel duygular yaşamak adına..
Hülya Uslu / eskici
Bir cevap yazın