Soğuğu işlerken damarlarıma
Bir bir yanıp sönen ışıkları gördüm
Parçalanmak ister gibi çarpışan elleri
Islıkları rüzgâra sararken insanoğlu
Ölümü nasıl yürekten hissettiğini gördüm
Hayatın değerinin farkında değildik çoğu kez
Nefesimiz bucaksız bir denizdi hayalimizde
Ufak bir ateş, bir öksürük
Denizin dibini işte böyle gördük
.
Kısaydı çok kısa
Ne zaman son bulacağını bilmiyorduk
Ne zaman başladığını da
Kimine göre hiç konuşulmamalıydı
Bilinmezin labirentinde kaybolmaktı.
Bir deneyin parçasıydık kimine göre de
Piyonduk satranç masasında
Hangi karelerde hayat devam ederdi görüyorduk
ama
bir başkasının oyununda onun istediği yöne gidiyorduk
onun istediği gibi ‘oynuyorduk’
.
Bilemedi insanoğlu, kızı
Bilemedi nasıl yaşamalı
Nasıl gülmeli nasıl ağlamalı
Nasıl bir yüreğe bağlanmalı
Nasıl hayatta kalmalı?
Hastalandığında
ellerini yıkamayı beceremedi
O kadar kirliydi ki temizleyemedi
.
Pişmanım dedi insan pişmanım!
Onlarca çırpınışımın nedensizliğine bel bağladım
Para dedim saadet para
Para ile kapanır her yara
Yanıldım, dost!
Çok yanıldım.
.
Anlıktı bu pişmanlıklar, bu üzüntü bu keder
.
Nafileydi, nafile!
Bunca söz bunca ayrılık
Anlık değişirdi insanoğlunun hayata bakışı
Ölümü bir kez soludu diye değişir
Temizlenir mi sandın?
Bu hastalık bu keder hepsi boşa
Unutmayı öğrenmiş ölümden önce insan
İnkârı öğrendikten hemen sonra.