İSKEMİK HAYAT
Mevla’m ayrılık vermesin
Gökte uçan kuşa Leyla’m.
ŞİMDİ
Belki kabustur diye sonuç kağıdına gözüyle bir çimdik attı.Elinin terinden harfler birbirine karışmıştı. Yazılanları da anlamıyordu ya.Kağıdı katladı.Cebine attı.Hastanenin bahçesindeki ağacın dibine ilişti.Herkes,herşey,her renk birbirine karıştı.Doktorun söyledikleri yankılanıyordu sadece zihninde.Nasıl olabilirdi bu?Nasıl onun başına gelebilirdi.O hem genç hem de ailenin tüm yükünü bugüne kadar kız haliyle sırtlanmış güçlü biriydi.Ne yani şu tombul ninenin başına gelseydi olmaz mıydı?Hem torun torbaya karışmış hem yaşı gelmiş geçiyor.Ne yaşayabilirdi ki artık bu hayatta?Hayat arkadaşı bile göç etmiş bu dünyadan, kenidisi daha neyi bekliyor burda?Tombul nine daha mantıklı gelse de seçilmiş kişi kendisiydi işte.Tek böbrek onu bu vakte kadar iyi idare etmişmiş.Haftada üç kez diyalize girip,üç saat kalmak ha?İnanamıyordu hala.Cebinden çıkardı tekrar sonuç kağıdını.Kağıt hala ıslaktı ve hala anlaşılmaz.Tıpkı başına gelenler gibi.Kafasında uçuşan bu isyankar düşünceleri telefonun sesi bıçak gibi kesti.Küçük erkek kardeşi arıyordu.Eve üç ekmek lazımmış.Parası kalırsa oyuncak yumurtada alsın istedi.İçinden oyuncak araba çıkanından.Kalırsa alabilirim diye cevapladı yumuşak bir sesle.Telefonu kapattı.Bu durumu kabullenememe evresini de kapattı.Derin bir nefes çekti içine.Tüm psikolojik lükslerini bastırdı.Evinin yakınlarındaki bakkaldan ekmekleri aldı,kalan parayla oyuncak yumurta.Kapıyı çaldı,erkek kardeşi koşarak kapıyı açtı. Ablasının ellerine baktı. Oyuncak yumurtayı kapıp içeri koştu.Yaşasındı, tam da istediği gibi bir arabaydı bu.Abla da içeri girdi.Yemek yedi.Televizyona bakmadı.Uyudu.Herşey aynıydı.O gün hayatına yeni bir rutini davet etti sadece.Hepsi bu.
11 YIL 3 AY ÖNCE
Annesiyle henüz on aylık olan kız kardeşinin ameliyatını bekliyorlardı. Annesinin çekik gözlerinden iki gün durmaksızın ağladığı için gözyaşı akmıyordu, uykusuzluk akıyordu. O da hem annesinin kendini bu kadar yıpratmasın için -belki de yalnızca biraz teselli edecek tek kişi olduğu için- ameliyatı yapan doktoru,yeşillerini giyip koşar adım giderken yakaladı ameliyathane kapısında. Ona kesin bir kaynaktan haber getirecekti,böylece bu teselliyle biraz sakinleşmeye ikna olacaktı.Çabaları kar etmedi.Belki babası hayatta olsaydı annesi daha az üzülecekti. Babalar daha metanetlidir herhalde. Daha güçlü,daha sağlam,yani daha dağ. Şuan annesinin ve onun ihtiyacı olan daha herşey.
11 YIL ÖNCE
Belki de babası hayatta olsaydı halasının oğluyla mecbur kalıp evlenmeyecekti ve her akşam ayyaş bir kocadan iki posta dayak yemeyecekti.Babası vefat ettikten sonra aile büyüğü tahtına halası geçti. Hala tahtı kendi tasarrufunca kullandı.Oğlumla evleneceksin dedi.Despotik bir evliliğin meyvesi erkek bir çocukları oldu.İlk yıl kötü denmeyecek kadar iyi bir evlilik geçirdi.Sonraki yıllar kocası içkiye vurmuştu kendini.Her gün dövdü onu.Bir gün dayanamadı artık. Boşanmak istedi. Aile büyükleri kabul etmedi önce. Kız ısrarcı olunca boşandılar.Sefalet, çocuğu babaya ve halaya kaptırdı.Ama eski kocası rahat vermedi.Annesinin evine taşındığı günden beri mahallede hır gür hiç eksik olmadı.Kaldıramadı haliyle mahalleli bu durumu.Tamam babaları yok dört yetim falan filan ama buna da kafa derler canım.Bizimkiler de dayanamıyorlardı zaten artık.Kardeşleri uyuduktan sonra annesi balkonda oturmuş,karşı bahçedeki çınar ağacını seyrediyordu.Zaten annesini, acıyı içinde sindiren karanlık bir geceye benzetirdi hep.Sessiz ve bir miktar umutlu.İlişti annesinin karanlığının yanına.Çınar ağacının hışıltısını bastırmayan bir sesle annesine fısıldadı.Gitmek vakti. Afganistan’dan İran’a kaçtıkları gibi şimdi de zalim İran’dan; Türkiye’ye kaçacaklardı.‘Zalim İran’ diyor İran’a, buraya kaçtıklarından beri. Küçük kız kardeşinin daha on aylıkken kafasını tedavi diye delen , idrar torbasını bozan ve onu bebek bezine mahkum eden zalim olmaktan başka neydi? Hem de her ameliyat başına bir ailenin bir yıllık geçim kaynağı kadar parayı alarak.Yediği dayakların önünü alamayacak kadar , güçsüz davranan , bir böbreği karşılığında göç edebilmek imkanı veren; zalim olmaktan başka neydi? Eli bağlı. Değerdi ayyaşın her gece her gece kapıya dayanmasından kurtulmaya. Her gün mahallelinin hem mülteci hem sorunlu dercesine delici bakışlarından kurtulmaya.
ŞİMDİ
Bugün de diğer işçilere davrandığı gibi davranmazsa,bugün de biriken üç aylık yevmiyelerini vermezse bir daha gelmeyeceklerini söyleyecek,rest çekecek zalim patrona.Evde yiyecek bir şey kalmadı. Küçük kız kardeşi okula deftersiz ,kalemsiz gidiyor. Kendinden birkaç yaş küçük kız kardeşini, karagözü, zaten zor tutuyor.Ona kalsa bunu çoktan yapmaları gerekiyordu.Ama atarlanmak ve sefalet yan yana olmuyor işte.Hakkını da yese, ayı; ayı da olsa, bir müddet dayı demek zorundasın.Hele ki en küçük kız kardeşin dörtbinbeşyüzelliüçüncü ameliyatı söz konusuyken, parasız kalmak mümkün değil.Alışkın olmadıkları şey değil, ama şimdi zamanı değil.Ameliyattan bahsetmedim değil mi? Geçen gün annesi ve en küçük kız kardeşiyle hastaneye gelmişti.Annesinin sağ eli altı parmaklı.Son zamanlarda çok ağrıyor altıncı parmak.Hayatta diğer insanlara göre tek fazlalığı olsa da ,bu fazlalık dahi eksiltiyor hayatından.Hem annenin parmağı hem de şu ameliyat meselesini konuşmak için gelmişler hastaneye.Ne mi ameliyatı? Zalim İran doktoru ; tedavi ediyorum diye güya ,savaştan kaçan küçük kızın organlarını da savaş alanına çevirmiş. Bahsetmiştim ya kızın idrar torbasını bozmuşlar ve başka başka bir şeyler daha varmış. Ameliyata karar veren doktor da tontiş bir dede,merhametli. Bakmış, araştırmış, muayene falan. Meğer kızın birkaç hastalıkla seyreden sendromu var. Ameliyatı riskli.Herşey yolunda gitmezse?Ameliyat sonrası riskler..Ölçtü , tarttı. Bu ufak kızcağız ya genç kız olana kadar bez kullanacak ya da en kötü kızın dıştan bir idrar torbası olacak. Ama işin sonunda sağlıklı olma ihtimali de var.Ameliyatı yapmaya karar veriyor. Aileye anlatıyor durumu kararlarını bekliyor.Kız sevinse de bu habere; on iki yaşına rağmen 5-6 defa ameliyat olan ve acısını sadece kendisinin bileceğini düşünen küçük kız kardeş için kabullenmesi zor.Tutturuyor ameliyat olmam diye.Annnesiyle ne kadar ikna etmeye çalışsalar da kız ağırısını tatmış kaç defa.Nuh diyor peygamber demiyor.O küçük, güleç yüzlü kız gitmiş; acısından hırçına dönmüş,huysuz yaşlı bir nine gibi davranıyordu.Acının olgunlaştırması,burada ete kemiğe büründü ey okur.Tontiş doktor kızı alıyor karşısına yumuşak ses tonuyla kızın kulağından girip kalbine ulaşıyor.Sekineti oracığa bırakıveriyor ve kız ikna oluyordu.
7 AY ÖNCE
Böbreğini maliyetine sattı.Topladılar pılı pırtı.Tek böbreği ve ailesi vardılar Türkiye’ye.Konu komşunun el birliğiyle derme çatma bi eve yerleştiler.Sosyal yardımlaşma ve dayanışmadan gelenler de biraz erzak ,birkaç parça elbise getirdi.İş aramaya koyuldular.Dil yok ,yol iz bilmiyorlar. Hasan Bey’le tanıştılar mahalleden.Onun vesilesiyle bir temizlik işine girdiler.Temizlik dediysem de cam silme toz alma değil ha.Büyük insanların,inşaat sonrası kocaman villalarının kaba temizliği. Ekmek parası değil mi zor da olsa katlandılar.Karagöz’ün çalışması hiç içinden gelmiyor ya ne yapsın?İnsan mecbur kalınca…
ŞİMDİ
Kendinden birkaç yaş küçük kız kardeşine Karagöz diyorum.Çünkü gözü karaydı kimseden bir çekincesi yoktu kimseye eyvallahı da yoktu. Hayat ona böyle posta koyarsa ;O da hayata böyle posta koyardı işte.Dişe diş,kana kan.Karagöz,gözlerine kapkara sürme çeker.Bir meydan okuyuş gibi gelir bana bu hali. Gözleri, güneşini bekleyen karanlık bir günün dış dünyaya açılmış umut penceresi gibi.İtiraf etmeliyim ki siyah ve çekik gözlerini görünce iki saniyeden daha uzun süre göz teması kuramıyorum.Zaten O da pek ilgilenmez kimle göz teması kurduğuyla. Belki de ilgileniyordur. Kulaklığı takar, takoz telefonundan Morteza Pashaei’yı dinler. Bir kere bana dinletmişti de ordan biliyorum. İran’da keşfetmiş bu şarkıcıyı. Acıklı sesi içine işlemiş olacak ki İran’dan Türkiye’ye gelirken göç boyu dinlemiş. Bu aralar pop şarkı dinliyor.Çalıştığı temizlik yerlerinde zalim patron pop şarkı çalıyor da ordan biliyor.Birgün ailecek söylediklerine şahit oluyorum. İçime işleyen ama Türkçe kelimeleri telafuzları zayıf olduğu için bu pop şarkının ne olabileceği hakkında en ufak bi fikrim yok. Eve gider gitmez şarkının hafızamda kalan bir kaç sözünü internetten arama motoruna yazdım,baktım. Melenkolik bir şey bekliyordum ama ritimli klasik bir pop şarkı çıktı.Aklıma sözleri savaş döneminde yazılan türkülerimizin oyun havasıyla söylenişleri geldi.Acı geçmişse ; oyun havasına bile dönüşebilir. Ama hala acıyı yaşıyor olmak; en ritmik şarkıyı bile cenaze törenine dönüştürebiliyormuş. Duydum.
3 YIL SONRA
Karagöz dayanamadı zalim patronun çok çalıştırıp ,arada sus payı olsun diye verdiği üç kuruşu beklemeye.Çalmadan kapıyı küt diye girdi odasına.Oda da oda hani.Buradaki eşyaları değil satsan kiraya bile versen;kralsın.Üç kuruşluk maaşımıza göz dikiyorsun.Demek istedi.Diyebilemedi yarım türkçesiyle.Zalim patron herşeyi yutan karanlık ağzı açık, Karagöz’e baktı.Söylediklerini anlayamadı.Diğer işçilerle sorun olmuştur,onu anlatıyor sandı.Karagöz kapıyı çarptı,çıktı.Evine gitti.Annesinin dizinde ağladı.Ağlamak, ona en uzak duygu gösterme metoduydu.Hemen toparlandı.Mutfağa gitti.Kaşık,tabak tıkırtıları Morteza Pashaei’nın sesine karıştı.En küçük kız kardeş ameliyattan sonra daha iyi oldu.Daha iyi oldu olmasına da okulunu aksattı biraz.Öğrendiklerini de unuttu haliyle.Sınıfı tekrar etti.Çocuklar anlamaz psikoloji falan.Okulda alay ettiler kızcağızla,sınıfı geçemedi diye.Anne yüreği, dayanır mı?Almış başka okula kaydını.Yeni arkadaş,öğretmen.Alışması zor oldu.İçine kapandı.Söyleyemediklerini çizdi durdu.Hayat duruduğu gibi durmadı.Hasan Bey’in gönlü kaymış büyük kıza.Haber göndermiş.Kız ölçmüş,biçmiş.Yufka gibi yüreği var adamın.Türkiye’ye geldiklerinden beri yardımlarına hep o koşmuştu.Onu diyaliziyle de kabul etmişti hem.Üç beş ay içinde düğün,nikah evlendiler.Hasan Bey annesiz,babasız büyümüş. Aile özlemi çekmiş.Biraz da ondan evlendikten sonra kızın annesini ,annesi bildi.Gökten üç elma düştü..Birini anne altıncı parmağına karşılık verdi.Birini erkek çocuğu oyuncak araba uğruna kütürdetti.Diğerine de karagöz tenezzül etmedi.Onlar muradı tanımadılar.
Bir cevap yazın