Kimi zaman okuduğunuz bazı yazılarda , aldığı nefesi ciğerlerinde bir sızı misali hissettiği için nefesi kesilmiş ,belki de hep uzaklara gitme arzusu olan cümleler yakalarsınız. İşte bu da tam öyle bir yazı. Fakat iyice yakınlaşmadan önce , iç dünyamı kelimelerle zihinlerinizde kifayetlendirmeden önce söylüyorum. Bu bir kaçış yazısıdır. Artık yorulmuş ve ruhen de olsa kaçmayı kafaya koymuş bir insanın yazısı. Pencereden dışarı baktığında esen rüzgarın ağır ağır yaprakları dallarından dansa kaldırılışına şahit olan bir insan.
Farklı bir yer, keşke farklı bir yerde olsam diyen biri. Mesela upuzun, hasatları yeni yeşermeye başlamış bir tarlanın tam ortasında, tahtaları eskimiş küllü beyaz bir malikanede… Verandasında büyük oturaklı salıncağı olan , sıcak meltemli bir yaz akşamında bağdaş kurup oturabileceğim bir salıncak. Karanfil aromalı bir çay demlerim kendime önce , çok mutlu olursam şarkı da mırıldanırım belki… Bence her sabah gülümseyerek esnerim, şafakla beraber giren güneşi beklemem artık her gece. Yüzümü her sabah tertemiz soğuk bir suyla yıkayıp kahvaltıya otururum, gramafonda çalar arkadan usul usul.Sebzelerim hep taze olur,bu yaşıma kadar bir fasulye ekmemem neyi değiştirir kaçıyorum ben ! Düşündüm de istersem ordaki evi de bırakırım ve dansçı olurum. Önce şarkılar söylerim kasaba aralarında , ordan kazandığım paralarla şehrin yolunu tutarım. Keşfedilene kadar da dans eder dururum, sürekli eve kapatılan bir çocuk olmam ne değiştirir ki kaçıyorum ben dostlar! Sonra ekvatora giderim! Ya da yok önce kutuplara gitmeliyim, üşümeden sıcağın kıymetini anlamam ben. Hem kutuplarda giyilen kıyafetler oldum olası dikkatimi çekiyor.Her şeyden önce yaşadığımı hissettiğim bir yer olmalı. Çok değil belki bir beş dakika uzak olsam burdan. Daha mı yaşanılası bir yer olur dünya?
-Halefya