Kavganın Şafağı ünlü Rus Yazarı İvan Popov’ un unutulmaz eserlerinden biri olup, toplumcu-gerçekçi edebiyatın özelliklerini güçlü bir biçimde hissettiren; elinize aldığınızda bir sonraki aşamayı merakla izleyeceğiniz bir yapıttır. Yapıt, akıcı ve sürükleyici bir dille yazılmış olup, 20.yüzyılın başındaki Rusya İmparatorluğu’ndaki ve Rus Toplumu’ndaki toplumsal muhalefeti ve emekçilerin ağır yaşam ve çalışma koşullarını çarpıcı ve gerçekçi bir dille ortaya koymaktadır. Bu eserde, maden ve fabrika işçilerinin aileleriyle birlikte nasıl yaşadığı ve yaşamlarını sürdürmek ve haklarını almak için nasıl mücadele ettiği ortaya konmakta; devrimci örgütlerin ve bolşeviklerin iktidar ve hâkim sınıfla mücadeleleri ve işçilerle kurdukları ilişkiler anlatılmakta; devrimcilerle, reformistler arasındaki mücadele ortaya konmaktadır. Bütün bu özellikleriyle bu roman sadece edebi bir eser değil; aynı zamanda siyasi bir yapıttır.
Roman, Rusya’ da 1905 Rus Devrimi’nin bitip, başarısızlığa uğramasından sonra devrimci aydınların ve rejime karşı mücadele edenlerin Rusya’nın değişik yerlerine sürgüne gönderilmesiyle ve aynı yere sürgüne gönderilenlerin karşılaşmalarıyla başlamaktadır. Bu karşılaşma da her muhalif ve devrimci grup kendi grubundan olan üyeleri karşılamakta ve onları içine almaktadır. Devrimci ve muhalif grupların çokluğu ve devrimci grupların fazlalığı adeta bugünün Türkiye’ sini andırmaktadır. Sürgüne gönderilenler, o ana kadar yaşadıkları deneyim ve tecrübeleri aktarırken; diğer yandan da ülke ve toplumla ilgili kendi ideolojik ve sınıfsal duruşlarına göre gerekli siyasal değerlendirmeleri de yapmaktadırlar. Romanın en önemli kahramanları olan Pavel ve Şurabstov’ da bu sürgünler arasındadır. Ancak onlar Bolşevik oldukları için Bolşeviklerce karşılanıyorlar. Her ikisi de Arhangelsk yakınındaki sürgün yerlerine geldiklerinde bir yandan gerekli politik değerlendirmeleri yaparken; diğer yandan da buradan gizlice kaçıp, bir işçi kenti olan Moskova’ ya gitmek için gerekli çalışmalara başlarlar. Bu arada burada da yerli halk ve insanlarla temas kurmaktan kaçınmazlar ve onların kimi sorunlarına çözüm üretmeye çalışırlar. Bu sırada Lefortovski adında bir başka devrimciyle karşılaşırlar. Lefortovski, sosyalizmi ve sosyalist bir devrimi sadece teknik ve akılcı bir yol ve metod olarak benimsemiş, ona sadece aydınların anlayacağı bir bilimsel teori gözüyle bakan, sıradan insanları ve kitleleri ve onların gücünü küçümseyen bir kişidir. Nitekim kendisine kafasına takılan bir soru yönelten bir köylüye tatmin edici bir cevap vermediği gibi onu da küçümser. Bu da köylü de ve orada bulunan Pavel’ de hayal kırıklığı yaratır. Bu durum Lefortovski’ nin sosyalizmi ve sosyalist devrimi kişisel egosunun etkisi altına kalarak ve yetiştiği hâkim sınıf olan burjuva-aristokrat kültürü aşamamasının ve aşmak istememesinin etkisiyle eksik ve yanlış değerlendirmesinin bir sonucudur. Benzerlerine bugün de rastlanan bu olay devrimci bir anlayıştan karşı devrimci bir düşünceye savrulmayı da kolaylaştırmaktadır. Ancak Pavel ve Şurabstov onunla fazla ilgilenmezler.
Sürgündekilerden olan Pavel ve Şurabstov kaçış planlarını olgunlaştırdıktan sonra Arhangelsk’ ten çok tehlikeli yollardan kaçıp Moskova’ ya gelirler ve burada işçiler arasında devrimci propaganda ve ajitasyon faaliyetlerini polisin sıkı denetimine rağmen sürdürürler. Bu çalışmalar sırasında kendilerine en büyük yardımı yapanlar yine işçiler olur. Birçok devrimci gibi onlar da polisin takibi ve müdahalelerinden kendi deneyimleri ve işçilerin yardımlarıyla kurtulurlar. Bu sırada Rusya’ nın her yerinde olduğu gibi Moskova’ da da ağır bir baskı ve gericilik koşulları sürmektedir. Bu koşullar altında mücadele eden Pavel bir ara bir yüzbaşı tarafından yakalanıp hapse atılırsa da bir süre sonra oradan da kaçmayı başarır ve başka kimliklerle çalışmalarını sürdürmeye devam eder. Söz konusu yüzbaşı ise ülkemizde de örneklerine sıkça rastlandığı gibi rüşvet ve görevi kötüye kullanmanın her yolunu denemekten kaçınmayan acımasız birisidir. Buna rağmen Bolşeviklerin dahil olduğu devrimci partinin çalışmalarını engelleyemez. İşçiler birçok yerde Bolşeviklere katılmaya başlarlar. Bu sırada Bolşeviklerin ve devrimin önündeki en büyük engel ise Menşevikler ve reformistler olur. Bunlar devrimci çalışmaları engellemeye çalışarak önceliği parlamentarist mücadeleye vermeye ve sistemde köklü değişikliklere gitmeyecek reformlarla yetinmeye çalışırlar. Asıl amaçları devrimci mücadeleyi erteleyerek gündemden düşürmektir. Ancak bunların çabaları Moskova çevresindeki işçiler arasında büyük tepkilere neden olur ve sert itirazlarla karşılaşırlar. Bu sırada yurt dışına gizlice giden Şurabstov orada parti ileri gelenleriyle görüşüp, Lenin’ in görüşlerini daha yakından öğrenirken, Pavel’ de Moskova’ da kurduğu komiteyle hem hükümet ve devlet güçleriyle; hem de devrimci mücadeleyi baltalayan Menşeviklerle mücadele eder. Bu mücadelede en önemli çalışmalardan biri de Rusya ve Moskova’nın en zengin iş adamlarından biri olan ve sonradan görme kaba, taşralı, ataerkil bir zengin iş adamı olan Arhip Konoplin’ in fabrikasındaki işçilerin etkili bir grevi gerçekleştirmelerini sağlamaktır. Sonunda grev başlar ve grev başlar başlamaz bütün devlet güçleri Konoplin’ in yanında yer alırlar. Ancak buna rağmen grev sürer ve işçiler önemli kazanımlar elde ederler. Bu arada da fabrika da örgütlenme de tamamlanır. Pavel bir yandan bu çalışmaları yürütürken; diğer yandan da benzer çalışmalar içinde bulunan genç bir kız olan Klavdia’ ya âşık olur. Klavdia da ona ilgi duyarsa da bu aşkın yürüttüğü çalışmalara zarar vermesinden korkar ve bu yüzden aşkından kaçmaya çalışır. Ancak sonunda duygularıyla yüzleşmek zorunda kalır ve rahatlar. Pavel’ın karşılaştığı bir diğer şaşırtıcı olayda Arhangelsk’ teki sürgünde karşılaştığı Lefortovski’ yle yeniden karşılaşmasıdır. Ancak Lefortovski bu kez karşısına Konoplin ailesinden birinin yüksek ücretle danışmanlığını yapan bir kişi olarak çıkacak; böylece devrimci bir mücadeleden yüksek bir ücret karşılığında çekildiğini gösterip, ona da aynısını yapmasını öğütleyecektir. Bu da yaşadığımız çağda ve ülkemizde de örneklerine rastlanan bir durum olup; Lefortovski gibilerinin asıl amacının devrim ve devrimci mücadele olmayıp, kendi kişisel çıkar ve egoları olduğunu; bunu nerede tatmin ederlerse oraya gitmekten kaçınmayacaklarını gösteriyor.
Şurabstov yurtdışındaki görevini tamamlayıp Moskova’ ya geri döndükten sonra işçiler arasındaki çalışmalar hızlanır ve daha büyük bir devrimci isyanın tohumları ekilir. Bu esnada işçilerle yapılan görüşmeler, onların evlerine ve yapılan ziyaretler, işyerlerindeki çalışmalar, onların kötü ve zor yaşam ve çalışma koşullarını ortaya koyar. Pek çok işçi düşük ücretle nedeniyle yarı aç yarı tok yaşamakta, akşamları çoğu kez bir çeşit yemek, çoğunlukla lahana çorbası ve ekmekle karnını doyurmaya ve çocuklarını beslemeye çalışmaktadır. Yaz aylarında ise yakınlarının ve ailelerinin bulunduğu köylere gidip, çocuklarını da oralara götürerek, ihtiyaçları olan yiyecek ve giyeceklerin ve yakıtın (odun) bir bölümünü buralardan sağlamaya çalışmaktadır. Buna rağmen patronlar kazançlarını arttırıp rakipleriyle daha kolay rekabet edebilmek için bu ziyaretleri de mümkün olduğunca azaltmaya çalışmaktadırlar. Çok çocuklu işçi aileleri ise sağlık ve eğitim hizmetlerinden çok az yararlanabilmektedirler. Pek çok işçi yarı hasta olarak çalışmak zorunda kalmaktadır; çünkü iş güvencesi yoktur ve iş kazalarına sıklıkla rastlanmaktadır. Bütün bu olumsuzluklar sınıf mücadelesini derinleştirip sertleştirmekte, Pavel’ in da dâhil olduğu Bolşeviklerin işçilerle doğrudan kurdukları temas ve bilinçlendirme ve örgütleme mücadelesi onların geleceğe umutla bakmalarını ve yeni bir toplumu kurmak için gerekli özveri cesaret ve azmi göstermelerini sağlamaktadır. Böylece bir yandan sorunlar derinleşir ve artarken; diğer yandan daha ileri bir düzenin tabandan gelen güçlü ve derin ayak sesleri duyulmaktadır. Bu aynı zamanda tüm dünya ve insanlık içinde yeni bir gelecek, yeni bir uygarlık olacaktır.
Sonuç olarak bu değerli yapıt, sadece sosyalist bir devrimin arifesindeki bir ülkenin toplumsal siyasal durumunu, oradaki mücadeleyi değil; toplumcu-devrimci bir mücadelenin nasıl sürdürüleceğini ortaya koymaktadır. Devrimciler ve devrimci örgütler için işçi sınıfı içinde çalışıp onu bilinçlendirip örgütlemenin devrim için nasıl hayati bir önemi olduğunu göstermektedir. Genel anlamda bir devrimin; özellikle sosyalist bir devrimin sadece bir aydınlar hareketi olmadığı ve maceracı bir takım eylemlere ve sınırlı bir etkiye sahip reformlara değil, yaşamın içinden çıkan gerçeklere ve gerçek bir emekçi bilinci ve mücadelesine dayanarak yürütüleceğini, sonucu belirleyen asıl etkenin parlamenter bir mücadele ya da burjuvazinin hakim olduğu bir parlamento değil, fabrikalarda, madenlerde ve işyerlerinde başlayan kitlesel bir emek mücadelesi olduğunu gösteren büyük bir derstir.
KAVGANIN ŞAFAĞI: YAZARI : İVAN POPOV
ÇEVİREN: HİKMET VARDAR.
Evrensel Basım Yayın
Üçüncü Baskı : Temmuz 2013
Bir cevap yazın