Roman, 1908-1922 arasındaki boyutu, modernleşme adı altında değişimleri göstermesi bakımından önemlidir. Tanzimat dönemini temsil eden bir şahsiyetle, sonraki dönemlerde yani romanın yazıldığı dönemdekileri temsil edenlerin çatışması söz konusudur. Siyasi, sosyal alanda değişimler söz konusudur. 1908 sonrası, kadının sosyal hayata dahil olduğu dönemdir. Tanzimat yazarlarının kadın düşünceleri sınırlıydı. Evin işleri, çocuk bakımı, arta kalan zamanlarda eğitime önem verilirdi. 1908 sonrası ile birlikte kadın hakkındaki bu değişimler önem arz eder. Kadının iş hayatından yer alması söz konusu önceleri söz konusu değildir.1908 sonrasında ise iş hayatında aktif olması önemlidir. Feminizm hareketiyle birlikte bu ilerleyiş daha da artacaktır. Bilgi, kültür seviyesi kadınlarda da artış gösterecektir. Batıdaki modernleşme tecrübesiyle, 1908 sonrasının da etki altında olduğunu söylememiz gerekir.
Romanda bir eski-yeni çatışması vardır. 1908 sonrası için eski Tanzimat dönemini temsil eder. Dolayısıyla eskiyi temsil edenlerden biriside romanın kahramanlarından Naim Efendidir. Konağında ailesiyle birlikte yaşar. Naim Efendi’nin konağı Tanzimat’ın devamı şekilde romanda yer alır. Herkesin bir arada yaşadığı bir ortamdır. Evin reisi büyükbaba, evin iç işleri ile yani derleme, toplama ile büyükanne sorumludur. “Kiralık Konak’ta masrafları gören Naim Efendidir. Fakat Naim Efendi nazik, para konularını hiç bilmeyen bir adamdır ve bütün işleri kahyasına bırakmıştır. Naim Efendi’nin neslinden kardeşi Selma Hanım vardır. Naim Efendi karasının ölümünden sonra evindeki otoriteyi bir daha kuramamıştır… Naim Efendi’nin hayatın dışında kaldığını çeşitli olaylar ortaya koysa da en hazini, Edebiyat-ı Cedide külliyatından bir kitabı anlayamamasıdır. Her şey ona “acayip” gelir.” (Enginün, 2015:427). 1908’le beraber eski adetler değişti. Yazın boğazda, kışın tarihi yarımadada bulunan konaklarda yaşamaları buna örnektir. Kışın konaklar, yazın yalılarda oturan aileler gittikçe azalmaktadır. Adalar bu planda öne çıkmaktadır. 1908 öncesinde daha çok gayrimüslimlerin tercih ettiği yazlık semt olan Ada 1908 sonrası Müslümanlarının da tercih ettiği yer olacaktır. Tanzimat birinci dönemini temsil eden Naim Efendi ne çok zengin ne çok hesapsız biridir. Geleneksel bir yapı içerisinde evini ailesini idare eder. Tipik bir Tanzimat terbiyesi almıştır. Batıya açık olmakla beraber geleneksel yapıyı devam ettirmektedir. Saray merkezli teşrifata sıkı sıkıya bağlıdır. Geleneksel yaklaşımla, modernleşmeyi bir arada bulundurur. Naim’in bulunduğu tabaka Tanzimat muhafazakarlığıdır.
1908 öncesi modernleşme iki şekilde düşünülür yazar tarafından. “İstanbul’da iki devir oldu: Biri İstanbulin; diğeri redingot devri. Osmanlılar hiçbir zaman bu İstanbulin devrindeki kadar zarif, temiz ve kibar olmadılar. Yüksek rütbeli devlet adamlarının temsil ettikleri Osmanlı kibarlığının kundağı canfes astarlı ve serapa [baştan başa] ilikli İstanbulin idi…. Sonra redingot devri geldi ve redingotu içinden yarı uşak, yarı kapıkulu, riyakar, adi bir nesil türedi… Bunların elinde İstanbul’da konak hayatı birden bire köşk hayatına intikal ediverdi. Ne yaşayışın, ne düşünüşü, ne giyinişin üslubu kaldı; her şey gelenek dışına çıktı; her beyni tatsız ve soysuz bir Arnuvo ve bir Rokoko merakı sardı; binalarımız, eşyalarımız, elbiselerimiz gibi ahlakımız, terbiyemiz de rokokolaştı. Abdülmecit devrinin o ağır, zarif ve için için gelenekçi Osmanlılığından eser kalmadı.” (s. 10-11). Yazar, modernleşme başarısını göstermediklerini belirtir. Abartının öne çıktığını yeni bir hayat tarzının ortaya çıktığını, toplumun bazı kesimlerinde eski edep ve adabın bozulmaya başladığını söyler. Yazar ayrıca Naim Efendi üzerinden Edebiyat-ı Cedide yazarlarına da göndermelerde bulunmaktadır. Naim Efendi, yeni sazdan, yeni şarkılardan zevk almak şöyle dursun, son senelerde yazılan ve konuşulan Türkçeyi de anlamıyordur. “Naim Efendi adeta yeni kıraat dersine başlamış bir çocuk gibi, kelimeleri heceliyor, bir cümleyi bin zahmetle sonuna kadar ya tamamlıyor, ya tamamlayamıyor, veya tamamladıktan sonra da okuduğu şeyin manasını iyice kavrayamıyordu. Vakıa bu, Edebiyat-ı Cedide külliyatından bir romandı. Naim Efendi ise, bütün ömründe hiç roman okumamıştı. Bununla beraberi onun bu kitapta anlayamadığı şey, ne eserin terkibi mahiyeti, ne muharririn maksat ve gayesi idi, doğrudan doğruya kelimelerin manasıdır ki ona müphem geliyor, doğrudan doğruya cümlelerin teşkilindedir ki bir yabancılık, bir gariplik buluyordu.”(s. 12-13) Gerçekten de Edebiyat-ı Cedide yazarlarının kullandıkları dil süslü ve ağırdır, hayallere ilgi duymaları, memleket meselelerin uzak şiir ve yapıtlar ortaya koymaları sonraki dönemlerde eleştirilmelerine neden olmuştur. Yazarın Naim Efendi üzerinden yaptığı gönderme bu açıdan kayda değerdir.
Naim Efendi’nin bütün hatıraları, bütün zevkleri, bütün muhabbetleri, kendisini güldüren ve ağlatan her şey kırk sene evveline aittir. Bununla birlikte, Naim Efendinin aldığı terbiye ve yaşanmışlıklarıyla içinde bulunduğu durumda zorlandığını romanda görürüz. Bu da Naim Efendi’nin bir kusurudur. Değişen şartlara ayak uyduramadığı için hep eleştiri konusu olacaktır romanda. Yazar özellikle torunu ile Naim Efendiyi taban tabana zıt iki karakter olarak çizmiştir. Seniha, Naim Efendiyi çok sıkıcı ve bulur. “Büyükbaba, siz hayat kadar bunaltıcısınız!…” (s. 17). Naim Efendi torunlarını her zaman alttan alır, onları çok sevdiği için sesini çıkarmazdı. Fakat ne yazık ki, o zayıf bir büyükbabadır. Çünkü aldığı terbiye onun böyle olmasına vesile olmuştu. Dolayısıyla büyükbabanın bu pozisyonda olması, onun ailede rol modeli olmasına engel teşkil eder. Kendini ilerletememiş, hep aynı yerde kalmış bir karakter, aile içinde rol modeli olamaz.
Seniha, daima en son çıkan moda gazetelerinin resimlerine benzer. Körpe, ince ve çalâk bir vücudu vardır. Alaycı, şımarık, oldukça hareketli birisidir. Eski terbiyeden uzakta olduğunu gösteren bir yapısı vardır. Seniha yeni yüzyılın insanıdır. Çabuk bıkan, tatmin olmayan bir tiptir. Konak ona mezar gibi görünür. Çünkü eskiyi temsil ettiğini düşünür. Yaşadığı ortam onu sıkmaktadır. Değişik yerler görmek, tanımak, değişik ortamlarda bulunmak istemektedir. Gittiği yerde de durma düşüncesinde değil, devamlı suretle yer değiştirme düşüncesindedir. Tüm bunların sebebi ise okuduğu kitapların etkisinde kalmasıdır. Evde tek anlaşabildiği kişi Madam Kronski’dir. Kronski’de Seniha’ya devamlı olarak Avrupa’yı anlatmaktadır ve Senihan’nın arzusunu alttan alta ateşlemektedir. Seniha (flapper) tipidir. Vurdumduymaz, aç gözlü bir insandır. Onun için para, zevk ve hayallerini gerçekleştirmek önemlidir. Bir şeyi istediği zaman inat eder, elde ettikten sonra bıkar. Aldığı o kadar ayakkabılar, elbiseler dolabında sararıp solar. Büyükbaba Seniha’yı çok sevmekte ve hayır diyememektedir. Tüm bu olanlar romanın ilerleyen bölümlerinde Naim Efendi’nin ve konağın sonunu hazırlayacaktır. Yaşam tarzları ve harcamalarda Naim Efendi’yi borca sokacaktır. Seniha aynı zamanda (spleen) sahibidir. Sebebi belli olmayan iç sıkıntıları vardır. Bütün tanıdıklarından, kadın erkek, ayrı ayrı nefret etmektedir o anlarda. Psikolojik açıdan da sorunlu bir karakter olarak görülmektedir.
Seniha’nın Avrupa’ya kaçması ve oralar için kullandığı tabirler önemlidir. “Burada hayat su gibi akıyor.” Her şeyin hareket halinde olması Seniha için önemlidir. Çünkü sürekli değişim isteyen, çabuk sıkılan bir karakter için ideal olan budur. İstanbul’da ki o durağan hayata karşılık Avrupa’nın bu hareketliliği içinde adeta kendinden geçer. Etrafı izler, hayranlık duyar. Akşamları sokaklarda yürümekten hoşlanır. İnsanlarının ne kadar iyi ve hareketli olduğundan bahseder. Seniha’nın parası azaldığı, hatta bittiği için pek çok defa Naim Efendi borç harç ederek Seniha’ya para gönderecektir. Çünkü Seniha orada aç kalmak üzeredir. Bu aşamalarda Servet Bey’de konağı terk ederek Sekine’yi alarak bir apartmana taşınacaktır. Dolayısıyla Seniha’nın gidişiyle o da arzusuna kavuşmuştur. “Kiralık Konak, temposu ağır bir romandır. Hadiseler ikinci plandadır. Önemli olan, insanlar; onların hayata ve çevreye bakışları, hırsları, emelleri ve zaaflarıdır. Bu bakımdan Kiralık Konak hem sosyal bir roman; hem de son derece başarılı bir karakter romanıdır.” (Bakırcıoğlu, 2013:113). Kiralık Konak’ta bir ailenin yıkılışı ele alınmaktadır. Konak merkeze alınmıştır. Yazar bu konakla hem bir aileyi hem de Osmanlıyı temsil ettirmektedir.
Yakup Kadri, romanda hem Naim Efendi gibileri, hem Seniha gibileri eleştirir. Çünkü Naim Efendi gibilerin geride kaldıkları artık çok açık bir şekilde bellidir. Her insanın gelişen ve ilerleyen dünya düzeninde kendisini yenilemesi ve ilerletmesi gerekmektedir. Seniha ise o dönemlerin türeyen bir örneği olarak romanda yerini alır. Doyumsuz ve vurdumduymazdır. Dedesi tarafından şımartılması, yardım edilmesi belki de onun hayata karşı bakış açısında etkili olmuştur. Ancak ne olursa olsun Seniha ve onun temsil ettiği zihniyet ortadan kalkmamıştır ve değişim geçirerek devam etmiştir.
Kaynaklar:
Bakırcıoğlu, N. Ziya. (2013). Başlangıçtan Günümüze Türk Romanı. İstanbul: Ötüken.
Enginün, İnci. (2015). Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e, İstanbul: Dergah Yayınları, 10 b.
Karaosmanoğlu, Yakup Kadri. (2010). Kiralık Konak. İstanbul: İletişim Yayınları.
Bir cevap yazın