‘’ – Şiirse önemli olan, şaire ne gerek var! ‘’ dedi kulağıma bir ses kitabımı bitirdiğinde Turgut Toygar’ ın. Şairin o derin sessizliğinden sözetti şımarık bir cin… Önümde aylardır bozuk olan televizyon, birden – kendi kendine açıldı; korktum!
Televizyonun ekranında; ‘’ Bir adam, ufak tefek bir adam, yorgun bedeninin üzerinde gülümseyen başıyla, Kadıköy’ ün sabaha karşıları çok tekin olmayan sokaklarından birinde, bir elinde sigara yürüyor. Bir elinde sigara, diğer eli cebinde yürürken kaldırımda, yolda yığılmış kadın ve adamlara göz atıyor. ‘’
‘’ Ne oluyoruz lan! ‘’ demeden kapandı ekran, televizyon yine bozuldu.
Üçüncü kitabı raflara çıkan Turgut Toygar, diğer iki kitabında olduğu gibi ‘’ kalıcı şiiri ‘’ sunuyor bize; modellerden ve modadan uzak kalarak. Şiirleriyle beni iç dünyasına – göğüs kafesi ile ciğerleri arasına sıkıştıran şair, bu da yetmez gibi üzerime dış dünyasını yığıyor.
Şiiri, iç dünyasının en derinlerinde gezinirken şairin, benim iç dünyama şöyle bi ‘’ ooop ‘’ diyor… Şiiri iç dünyalar ile beraber, yine şairin dış dünyasını; sokağı, ülkeyi ve bunlarla gelen gündem hareketlerini karıp sunuyor kendini bize. Kitabın kapağını kaldırdığınızdan itibaren, kelimelerin arkasından gelen o ince melodiyi de unutmamak gerek.
Okuyun… Turgut Toygar’ ın şiirleri yapışacaktır üzerinize…
Bir cevap yazın