n.b.’ye
Yüreğinin gözlemevinde insan, kendini gözlemleyebilen, Yaşantılarının anılarını saklayabilen, ruhsal barometresini kurabilmiş olan. Kimi zaman, düşüncelerinin gözlemevinde, güzel mevsimleri, mutlu günleri, Tadına doyulmaz dakikaları kayda alabilmiş olan.
Öyle günler olur ki, insan güçlü ve taptaze bir zihin ile gözlerini açar, Gözkapakları, onları mühürleyen uykudan sıyrılır sıyrılmaz, Dış dünyanın, güçlü görüntüsünün, hatlarındaki belirginlik, Ve hayranlık uyandıran renk zenginliği ile kendini ona sunar.
En önemlisi içinde, manevi dünya, önüne alabildiğine geniş, Yepyeni ışıklarla dolup taşan perspektiflerini açar. Bu yüce mutluluğun bağışlandığı insan, ne yazık ki ender rastlanılan, Ve geçici bir durumdur bu, kendini hem daha sanatçı, hem daha yetkin, tek kelimeyle, daha soylu hisseder.
Fakat günlük ve ortaklaşa yaşamın koyu karanlıklarıyla karşılaştırdığında, Hiç abartmaksızın cennetlik diye niteleyebileceğin bu eşsiz ruh ve duyular dünyasında, Çok aykırı olan bir şey vardır: Bu da, onun, gözle görülen ve kolayca tanımlanabilen hiçbir nedenle yaratılmış olmamasıdır.
İyi bir sağlık bakımının ve bilgece bir tutumun sonucu mudur bu? Akla gelen ilk açıklama budur. Ama bu olağanüstü güzelliğin, bu bir çeşit mucizenin, Sık sık adeta insanın dışında, üstün ve görülmeyen bir gücün etkisiymiş gibi, İnsanın kendi fizik güçlerini aşırı zorladığı bir dönemin ardından ortaya çıktığını kabul etmek zorundayız.
Yoksa, bunun, düzenli ibadetin ve ruhsal coşkuların bir ödülü olduğunu mu söyleyelim? Kuşkusuz, arzunun sürekli bir yükselişi, ruhani güçlerin gökyüzüne yönelişi, Bu alabildiğine göz kamaştırıcı ve onurlu ruh sağlığını yaratmaya en uygun tutumdur.
İşte bunun içindir ki, ruhun bu anormal durumunu, ben bir Tanrı lütfü gibi; İnsanın güzelde kendini görmeye, diyeceğim, olması gerektiği ve olabileceği biçimde görmeye çağrıldığı, sihirli bir ayna gibi; Meleklere yaraşır bir çeşit uyarılma, okşayıcı bir tutumla düzene bir çağrı gibi görmeyi yeğliyorum.
aşk ile
21.11.2023
Bir cevap yazın