Ne kadar çok insan var diye
Düşündü sazlık
Yüklenmişken nilüfer üzerine
Kabuklarını soyar kimisi duman içinden
Kimisi ızgarasında çarkın sapsarı
Bazen duygusallık satar kimileri mezat
Kimisinde eve gitme telaşı akrep yıldır
Ne çok insan var diye
Düşündü sazlık
Kulağakaçan çocukları çekiştirirken eteklerini
Emeklisi gelmiş ancak
Torunlara bir mevsim daha oksijen olmak isteyen
İçsiz iğde ağacının
Ne çok insan geçti önünden ne çok
Beşikler atıldı kollarına bahar
Geldiğinde eksik kalıyor sesten bataklık
Ne çok insan var diye
Düşündü saz
Ilık bir yel dokundu gövdesine sonra
Havanın son çırpınışları sanırım
Taciz sayılmaz
Bazen avuçlarını kaşıyorlar tanrının
Su dediğimiz de sanal
Sinek öncesi reklam kuşağı duyurulunca
Ürküyor boyunları
Düştüğünde güneşle sökülen şal
Ne çok insan var
Ne çok
Kalabalıktan taşrayı duyamayan
Bir cevap yazın