küflü bir an
resimlerine bakıyorum anne
rüzgar savuruyor eski fotoğraflarını
güzün sararan örtüsüne…
dalgalara savruluyor kumdan atları denizin…
yellere karşı tam
orta yerinden kırılıyor karanfil…
çocuk kalplerine emanet ettiğim ne varsa
fırtına alıyor benden…
fırtınanın koptuğu yerde deniz kalacağını bilerek avunuyorum
güz yağmuru bu, geçer diyorum
ama sen
yağmur damlamışlığı oldukça ruhumun göçüklerine
biliyorum, geçmez anne
zira ben
yalnızlığımın neden olduğu derin oyukları gördüm onlarda…
kurtlar ulurken kanlı düşlerimde
seni düşünürüm anne…
birazdan yas tülleri çekilir yüzüne sokakların…
sokak arası kavgalarda vurulurcasına
ha düştü ha düşecek
parkam sırtımdan…
ben, vuslatı
kısacık ömrüyle aldatmak
bir kardelenin…
sen, kavganın tenine kazılan tırnak kırılmışlığı…
her türlü kıyıdan azade denizin
uzayabileceği kadar uzarsan içime
düşmez o parka sırtımdan…
8 Mayıs 2016, Helsinki
Bir cevap yazın