Bilun Kadın,günün tamamını toprakla örtülmüş kulübesinin önünde geçirir,bütün gün kendi kendine konuşur, kısa aralıklı uykularını yine bu kulübenin önünde kuş uçumu zamanlarda anlık nefeslerle yapardı.Gel-git akıllıydı ninesi.Hem gel’lerinden hem git’lerinden korkardı onun Birce..Gelse bir türlü, gitse bir türlü.Gel’lerinde; bembeyaz hala gür, süpürge saçlarını iki üç dişi kalmış tarağıyla tarar,toplar…sonra salar yine tarar yine toplardı. Bunu yaparken kendini rüzgardan koruyan dağa, ölü yıkayan kadınların boş bakışlarıyla bakardı. Adı gibiydi Bilun Kadın. Geceyi sevmeyen anası, geceye ait bir ad vermişti ona nedense.Aklı git’lere takılınca ,”Yarım Ay benim adım,yarım ay benim adım!” derdi gelip geçene.
Git’ler zordu Birce için, hem de çok zor.Yüz adamı aynı anda devirebilen Birce, ninesinin git’leriyle baş edemezdi.Çaresizce onun peşinden onunla birlikte dolanır,ne yapacağını bilemez halde takip ederdi ninesini.
Kabukları gün ışığıyla saman rengine dönüşmüş kalıkların içinden geçerek kulübenin önüne geldi.Ninesi yine aynı yerindeydi ve oturduğu yerde uyuyordu.Uyurken içine aldığı nefesler dışına verdiklerinden daha yavaştı.Onun artık bu dünyada gözü olmadığını, gitmek istediğini anladı. Tutup onu okşamak, saçlarını taramak,benim dünyadaki tek varlığımsın “GİTME” demek istedi; ama anlık nefese değer uykusunu bozmaktan korktu.İç içe geçmiş iki odadan oluşan kulübeye girdi.Her şey bıraktığı gibiydi,çorbaya baktı ,biraz eksilmişti. Hiç yememesinden iyiydi.Işığın bolca süzülüp her yeri aydınlattığı iç odaya geçti.Kalkanını kerpiç duvara dayadı.Kendini koruyan yeleği çıkardı, yıllara meydan okuyan köşedeki sandığın üzerine koydu.Yine diğer odaya döndü.Yüzünü bir tutam suyla yuğdu.Telli dolaptan kurumuş et çıkardı.El çabukluğu ile onu haşladı.Suyuna gün’de kurutulmuş ekmekten kattı.Ekmekler yumuşayınca yeşil yaldızlı toprak kaseye koyup ninesinin yanına çıktı.Ninesi yeni uyanmış,kendi korkularından korkan insanlar gibi bakıyordu etrafa.Yemeği görünce çocuk sevinciyle kaptı elinden.Acıkmış olmasına sevindi.Yesin, yesin ki ölmesin. Beşinci yudumda yüz ifadesinden doyduğunu anladı.Midesinin küçüklüğüne şaştı,kaşık kadar kalmış yüzüne,sarkmış derisine baktı.Onun bir zamanlar yaman bir savaşçı olduğunu biliyordu
Rüzgar, saçlarını havalandırdı.Yüreği hopladı.Gözlerini yumdu.Gözlerini açmadan günün kırıldığını hissetti.Birden git’lerin anlamını çözdü: Hasretti Bilun Kadın….İnandığı şeylere hasretti, mevsimlerinin kış olmadığı günlere hasretti…Anlamıştı,evet: Hasreti ağlıyordu ninesinin.
Düşüncelerinden yaşlı kadının ayağa fırlamasıyla sıyrıldı.Yaşından beklenmeyen çeviklikle dağın eteklerinde birkaç kayadan başka bir şey olmayan düzlüğe koşturuyordu yine.Ah rüzgâr! Birce’ye de “Gel! Hadi geel…” diye sesleniyordu.Git’ler başlamıştı. Büyük kayanın yanına varıp sarıldı kayaya: “Bu kim biliyor musun?” Bilmiyordu. Ninesi onun cevabını beklemeden diğer kayalara koşmaya başladı. Bir, birine bir diğerine sarılıyordu.Sonunda birinde karar kıldı :” Bu, benim anam!” Sonra öbür kayaya gitti: “Bu, senin anan!” Sonra başka bir kayaya: “Bu büyük ninem! Dolaştılar bütün kayaları,bütün anaları, nineleri.Bütün atalarını tanıdı Birce, biraz da içinden gülerek. Yaşlı kadın gücünü yitirince olduğu yere çöktü. Yel gitmiş miydi ne?Bilun Kadın,duman bakışlarıyla hep yere baktı.Gün alıp başını gidinceye kadar oturdular bir dirhem konuşmadan.Ninesi itiraz etmeden onunla içeri girdiğinde şaşırdı. Onu uyutup başını yastığa koyduğunda yorgunluğunu hatırladı.Boğucu ve dumanlı günler bekliyordu onları.Kadı’nın fermanıyla kadın savaşçılar çekiliyordu şehri koruma görevinden.Sizin iyiliğiniz için demişlerdi de hiçbirinin aklı yatmamıştı bunun kendi iyilikleri için olduğuna. Kadınlar ne iş yapardı, nereye giderlerdi ,bin yıllık gelenek nasıl bozulurdu? Uykunun rahat kollarına kayarken ninesinin ortalıkta dolanan hayalini görür gibi oldu.Uyandığında güneşi nadaslanırken buldu.Dışarı fırladı..Bir rüzgar esti,ardından bir tane daha….Aklı gitti Birce’nin.Elini siper edip baktı etrafa yüreği hoplayarak. Ninesi ,”Aha bu benim Anam “ dediği kayaya sarılı uyuyor.
Rüzgar geçirmez dağa baktı:” Koru onu!” dedi yalvaran sesle.Yanına vardı sessizce.Rüzgardan mı onun varlığından mı gözlerini açıverdi yaşlı kadın.Başladı söylenmeye: “ Dumuuuz,Dumuz! Ne işler açtın başıma!” “Tamam Nine, Dumuz yok artık,unut onu!”Unutmanın nafile olduğunun farkındaydı.Anıları ile arasına mesafe koyamıyordu yaşlı kadın.Her hatırlayış onun sonsuz yolculuğu ile arasındaki mesafeyi kısaltıyordu.İçi yandı.
Gök rengi gözlerini Birce’ye dikti yaşlı kadın.Onu ilk kez görüyormuş gibi baktı. İnanna’ya takılmıştı son zamanlarda. Her bahar, İnanna’nın Dumuzla birleşmesinin anlatıldığı köydeki şenlikleri dört gözle bekler,o gün geldiğinde özel giysilerini giyer,dağın ardındaki köye kuş uçumu bir zamanda gider,yapılan şenliklere genç kız heyecanıyla katılırdı.”Bilun Kadın geldi…Bilun Kadın geldi…” çığlıkları içinde bir kraliçe edasıyla kendine ayrılan yere otururdu. Büyük sevdasını bu İnanna şenliklerinde yaşadığı söylenirdi.Sevdasını bilenler anlatmıştı Birce’ye.Büyük sevdaymış onlarınki.Yıllarca bu sevdayı öyle bir saklamış ki içine kimse çıkaramamış onu olduğu yerden.İşte şimdi bu git’ler bunu başarıyor.
“ Yakışıklıymış Glima.Güneş saçları ve ayna yüzüyle bakarmış Bilun’un yüzüne.Bakarmıy mış? Onu da bilemezmiş Bilun’un zavallı yüreği.Kendine baktığını düşünür binbir çiçek açarmış yüreğinde, ve “Bilun’u ne yapsın bu güneş oğlan ?” sorusunu sorduğunda o hızla da solarmış açan bu çiçekler.Bilun kim,o kim? Siyah ve beyazmış onlar,sıcak ve soğuk. Yaşadıkları yerde sığacakları, sığınacakları bir mekan yokmuş.Biri Mağrip’te biri Maşrık’ta olmalıymış.
Bu duygular içinde debelenirken bir gün Glima çıkıvermiş karşısına:” Aktım ben sana!” demiş.Kuşlanmış yüreği,titremiş elleri.Bakamamış Glima’sına.Sadece “Glima !” diyebilmiş. Söylenmemiş bütün sözlerle sarılmışlar birbirlerine..”Glima ve Bilun olmaz.” diyen duman sözlere kapatmışlar kulaklarını.Anasının kulağına da gitmiş bu duman sözler.Anası almış onu karşısına üzüm karası saçlarını okşamış;” Su damlam benim,anla yavrum,olmaz bu iş.”
Glima’nın kendinden kaçtığını anladığında anasının sözlerinin haklılığını anlamış. Kışlarla dolaşmış güneşin alnında.Çaresiz dolanırken ortada Glima çıkıvermiş karşısına: “Senden vazgeçeceğimi nasıl düşünürsün ? Her şeyi yoluna koyacağım.Sadece inan bana! ”Sonra günlerce haber alamamış ondan;ama sabırla beklemiş,Glima’sı bana inan dememiş mi?Bir gün;”Denize binip gittiler!” demiş birisi.O da gitmiş gidenlerle.O andan sonra Bilun için her şeyin adı hatırlamak ve unutmak olmuş .Bir yarısı onda kalmış,diğer yarısını aklında tutamamış.Ertesi günü can arkadaşı Armina gelip bir kağıt uzatmış: ”Ay Parçam, gitmek zorundayız;çaresizim ama bekle beni.Geleceğim seni almaya.” diyormuş uğruna ölebileceği adam.Bir düşünceyi bir düşünceye bağlama sevdası o zaman başlamış.Bir gün Armina’ya dönüp;” Gemileri rüzgar mı şişirir Armina?”Hiç gemi görmemiş Armina, ne diyeceğini bilememiş.Yine de başını sallamış.Keşke sallamasaymış.O andan sonra Bilun rüzgar kovalamaya başlamış.Rüzgara konuşup Glima’sını kendine getirmesi için yalvarıyormuş. Glima’nın gelmesi uzadıkça aklını da rüzgara emanet etmeye başlamış. Beklemiş Bilun, yılmadan , usanmadan beklemiş.Evlendirmek çare olur diye biriyle baş göz etmişler çaresiz Bilun’un isyanlarına aldırmadan..
Birce eğlenceyi izleyen ninesine baktı.Bilun Kadın’ın güçsüz bedeni yorgun düşünce birbirlerine dayanarak döndüler evlerine.Yatırdı ninesini ,dualar etti rüzgar çıkmasın diye.
Sabah gün ağarmadan yola düştü.Vardı Nilüfer Hatun’un görkemli otağına..Nilüfer Hatun’un eteğini öpüp yerine geçerken ruh kurumasına uğramış yüzünden haberlerin kötü olduğunu anladı.Herkes tamam olunca: “ Bursa koruması artık bizde değil Bacılarım. Bundan sonrasına sözüm geçmiyor.Kararlara itiraz istemiyorlar.Kadın düzeni bozmamalıymış.!”İtirazlar,isyanlar boşunaydı.
Birce eşyalarını toplayıp köyün yolunu tuttu.Akşama doğru vardı kulübeye.Ninesini göremedi ortalıkta.Hızla içeri girdi.Yaşlı kadını bıraktığı gibi yatakta buldu. Nefesini dinledi.Yok gibiydi. Neler oldu diye inledi Birce.Neler olmamıştı ki….
Bilun Kadın,Birce gider gitmez her zamanki yerini almıştı kapı önünde. Ardındaki denizi görür müyüm ,diye.Hep baktığı dağın ardında dumandan başka bir şey göremedi. Üstelik bu duman kayalara kadar inmişti.Bilun Kadın hayra yormadı bunu.Sis gittikçe kapladı her yeri.Sümbül sümbül döküldü zamanın içine.Döküldü de çocukluğundan beri dinlediği dağın bu halini aklını korkulardan alıp anlayamadı.Ondan yaşlı gözlerinin ona oyun oynadığını düşündü.Gözlerini kapattı usulca.Aklı ve içi kayarken derin bir boşluğa,bir uğultuyla kendine geldi.Eskimiş gözlerini açtı. Sisi savurdu şöyle eliyle. Ama sis gitmedi hiçbir yere.Öfkelendi.Öfkesine bir ses karıştı.Öfkeyi ayırıp sesi dinledi.”Bilun…!” diyordu ses.Bu, o olamaz, dedi kendine.Son günlerde hayal görürleri artmıştı.Glima çoğu geceler ayak ucuna gelip oturuyordu.”Bilun!” dedi yine ses.Emin oldu bu kez:Glima’ydı. Birden ağrıları dindi,kan çekilmeleri durdu.Bir sancı geçti yüreğinden. Göğsüne koyduğu eliyle Glimasız geçen yılları saydı.Bir sancı daha geçti. Başı yana düşerken yaşlı yüreği yine kuşlanacak gücü buldu.”Glima!” dedi. ”Biliyordum geleceğini!” “Çok beklettim ay parçam ne olur affet beni.” Ses suret olunca konuşamadı Bilun Kadın.”Hiç değişmemişsin,aynısın,aklımı başımdan alansın.” diyemedi.Uzattı elini.İşte eli elindeydi.Elleriyle açtılar sisi.Sis alıp başını gitti.Aralanan yerden torununu gördü.Sevindi.Gitmeden görmek istediği tek kişiydi.Başı yana düşerken gülümsüyordu.
RÜZGÂR – Şükran Engin Atmaca
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
En Çok Okunanlar
Son Yorumlar
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Songül
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Suzan Tokmak
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Ceren
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Latife
- SESSİZ ÇIĞLIK PERDESİ:BİR AVAZDA-ENGİN DAL(SESLENEN ADAM) için Hazal
Bir cevap yazın