“Acımak, kanunun erdemidir”
Shakespeare
ölüme nefes biriktiriyorum, büyütüyorum
hızlansın o içimdeki korkunç ve uzun
hayat denen kutsal gerçeklik
çabuk geçsin artık yorgun istasyonlarımı
silik yüzleriyle kandıklarım bilin ki
suskun bir çağın kuyusundayım
kaygısız bir zaman dilimi, dilimi acıtıyor hep aynı kelimede
ruhsuzluğu insan soyunun aynı umursamazlığa soyunuşu
kertenkeleler gibi kuyruk bırakıyoruz
sonra yenisi çıkıyor nasıl olsa
nasılsa güzel bu dünya içbükey doğrultusunda
dışavurumcuyuz her solukta alıyoruz vermiyoruz
korkuyorum akşamları eve aynı ellerle dönmeye
gözlerimde yine aynı yabani ot bitimleri
segâh makamında çözdüğüm saçlarım, ah akşamlar
buluta karışmış kırlangıç kanadı sesimin rengi
büyüyorum Tanrım koru beni
demirden korkup trene binmediğim zamanlardı çocukluğum
vişne ağaçlarıyla alınan boy ölçüleri, nasıl da ekşi
yaralarımız küçüktü ama sanki daha derin
şimdi daha az acıyor düştüğümde yere dizlerim
bağışla beni Tanrım daha az acıyorum şimdi
topal kedilere ve kendime
Bir cevap yazın