Bazen söyleyecek çok şey varken susmak ister insan! Bazen susmanın fayda sağlamayacağını düşünür ve taşar ya insan, işte öyle bir an..
Her an her yerde etrafımızı çepeçevre saran bir bilinç düzeyinin içinde yaşıyoruz. Dışarıdan gelen uyaranlar ise bizi allak bullak etmeye yetebiliyor. 14 Şubat “Sevgililer Günü”ne dair yapılan bir haber ve içeriğindeki mesaj öyle yenilir yutulur, basit bir haber değildi. İnsana verilen değeri yüceltir gibi görünse de, onu son derece aşağı çeken ve maddeleştiren bir haberdi.
Demet Akalın’a sevgililer gününde eşi tarafından alınan …..marka 3.250 Euro’luk bir valiz!
Onu öyle çok mutlu etmiş ki, bavuluna aşkla sarılmış! İnsanın gülesi geliyor. Aşkın niteliği eşi değil de, ona alınan valiz oluyor. Güya valize yüklenen anlam, Akalın’a verilen değerin bir göstergesi gibi sunuluyor. Akalın ise, kendisine bu hediyeyi getiren eşine değil valizine sarılmayı tercih ediyor! Ve insanın cehennemi bu bilinç düzeyinde inşa ediliyor. Bu durumda “eşya, insanın önündedir.” şeklinde bir algı oluşturulmuş oluyor.
Bu örneğin acaba nelere sebep olabildiği, psikolojik ve toplumsal açıdan ele alındığında; bizleri yani insanı ve toplumu nasıl günler beklemektedir? Bu ve benzeri birçok örneği yan yana getirmemiz çok da zor değil. Bu örneklerden her gün ve her yerde binlercesine rastlamıyor muyuz? Acılar, korkular, keder, mutsuzluk, tatminsizlik ve hatta cinayetlerin kaynağı bu düzeysiz bilinç değil midir?
Eskiden büyüklerimiz, bizlere gösterişten kaçınmamızı öğütlerdi. Mütevazı olmanın bir erdem olduğunu anlatırlar, bir başkasına karşı özendirici davranışlardan kaçınmamızı isterlerdi. Her geçen gün bu öğütler unutulmaya başlandı. Yerini; onda var bende niye yok, ben de istiyorum, benim neyim eksik gibi düşüncelere bıraktı. Tıpkı yukarıda yer alan sevgililer gününde hediye edilen valiz haberinde olduğu gibi. Kim bilir bu haberi okuyan kaç kadın kendisini değersiz hissetti. Kaç erkek bunu yapabilecek maddi koşullarının olamadığı kompleksine girdi. Kaç sevgili birbirine kırılıp darıldı. Kaç yürek paramparça oldu. Kaç haneye acı çöktü. Kaç kadın bıçaklandı. Kaç cinayet işlendi. Kaç hırsızlık yapıldı. Kaç kötülük saçıldı..
Aslında sizler ne kadar zengin olduğunuzu ve ne kadar değerli olduğunuzu bir bilebilseniz!
Yüklerinizi bir valize koyup onları yanınızda taşımak yerine; atın yüklerinizi.. Hafiflediğinizi göreceksiniz. Dimdik ve onurunuzla kazandığınız bir hayatın zenginliğinin farkını unutmayın. En büyük zenginliği, düşüncelerinizde var edebileceğinizi bilin. Aklınız, sezgileriniz, birikiminiz, sağlığınız, nefes almanız, kalbinizin sesi en büyük zenginliğiniz. Siz bunları unutursanız, başkaları bu boşluklardan içeri sızar ve sizi tüketerek kendisini var etmeye çalışır. Yapılmak istenen tam da budur. Sizi yok ederek kendi varlıklarına olanak sağlamak!
Siz değerli sanatçılar (!), konu olduğunuz bu tür unsurların toplum için ne kadar tehlikeli sonuçlara sebep olabileceğinin farkında mısınız?
Sanat ve sanatçı; toplumu daha aydınlık günlere hazırlamak için çaba gösterendir.
Sanat ve sanatçı; toplumun yaşam karşısında güçlü olmasına, sahip olduğu yetenekleri açığa çıkarmasına, yaratıcı düşünceleriyle etkileşime girmesine, sağlıklı hissetmelerine ve düşünmelerine destek verendir.
Bilinmeli ki, gerçek sanatçı; dünyevî yönünü aşıp evrenin dilini yansıtabilendir!
16.02.2016
Araştırmacı Yazar
Bir cevap yazın