Yalnızlığım, günden güne derinleşiyor
Garipler mezarına gömün beni
Hangi yaşımdayım, ben kimim? Bilmiyorum
Yaşlılık zor, gençliğimi yaşamak istiyorum
Karışık duygularım var, bir hatırlayıp üç unutuyorum
Üzerime örtülmüş yalnızlık korkusu “üşüyorum”
Bir köşede oturup sessizce bekliyorum
Zannettiğiniz kadar cesur değilim, korkuyorum
Ve sonra; sen geliyorsun aklıma, kavuşacağım için sana,
ölüme de gülümsüyorum
Dostlukları için, onca zaman harcadığım insanlar;
…akrabalar, çocuklarım hatta
Kimi, kuma gömmüş kafasını
Kimi, dönmüş her şeye arkasını
Şimdi yoksanız yanımda, bir dahası yok aslında
Korkuyorum kendimden, kendime adaletimden
Tüm bunların sorumlusu olmaktan
Kimse masum değil bu hayatta
Kim kurtarır beni bu yalnızlıktan?
Para desem, dost değil
Yokluk desem, hoş değil
Geçmişte kalan, sadece anılarım
Sanki mazideki ben değil
Korkuyorum; senden, ondan, bundan
Korku sarmalına giriyor ruhum, ışıkları söndürmüyorum bu yüzden
Sabahın olmasını bekliyorum, yorgun gözlerle
Gece nöbetlerinin, gönüllü askeriyim
Pencereme konan kuşla konuşuyorum, oda uçup gidiyor
Bir daha gelsin diye, ekmek ufalıyorum
Gelmeyince çıkıyorum dışarı -aramak için-
Hayvanlar görüyorum sokakta başıboş; kediler, köpekler
Sabahın ilk ışıkları vurunca yüzüme
Karşıma çıkıyor, akşamcı sarhoş
Bir yalnızlık türküsü tutturuyorum
Sonra buluyorlar beni, çocukmuşum gibi kızıyorlar
“Ne işin var senin dışarda bu saatte?” Diye
“Sahi, ne işim var benim?” Cevap veremiyorum
Benim için endişelenen insanlar varmış demek
Beni buldukları için çok seviniyorlar, nedense?
Hiç birini tanımıyorum oysa
Üşüdüğümün farkında değilmişim; pijama, atlet
Üzerime bir şeyler giydirirken:
–Kapının kilidini kim açtı? Sorumsuz!
“Allah Allah” diye söylenirken
“Allahtan” diyorlar; “üstündekiler kuru, yaş değil”
Hızlıca götürüyorlar beni -yaşadığım eve-
Hızlıca, yavaş değil…
Bir cevap yazın