Neydi yolculuk? Sevdiklerine kavuşmak için yola koyulmak mı, yoksa hasrete bir adım daha yaklaşmak mı? Yolda olmak mı önemli olan yoksa varmak mı? Sorular uzar gider, ama ya cevaplar, cevaplar kimde peki? Soran biliyor cevabı ama yüzleşmemek için kaçıyor sürekli. Soruların arkasına sığınıyor durmadan, bu yüzden güvenli limanını hiçbir zaman terk edemiyor.
İnsanoğlu kuş misali derler ya, bir yerden başka bir yere giderken ya da seyahat ettiğimiz zamanlar için. Peki, bunu kuşa sordular mı hiç? Kuşa göre de gerçekten zevkli mi, bilmediği başka diyarlara gitmek. Ya da hiç bilmediği coğrafyalarda kanat çırpmak, alışkın olmadığı biçimde yaşamak nasıl bir duygu acaba.
Çalışmak, gezip görmek ya da başka sebeplerle çoğu zaman seyahat etmek zorunda kalırız. Evimizi, sevdiklerimizi, gözümüzden sakındığımız evlatlarımızı yani en kıymetlilerimizi geride bırakırız. Her yolculuk biraz hüzündür, yarım kalmaktır. Fiziken orada bulunamasan bile, aklının hep orada olmasıdır. Ama gitmek zorundasındır, sebebini kendine bile açıklayamadığın sebepler yüzünden gideceksindir. Kalsan olmayacak, bunun sebebini bilemezsin çünkü. Velhasıl o yolculuk başlayacaktır, başlamak zorundadır çünkü başlayan her şey illa ki bitmeye mahkumdur. Dünyanın kuralı böyledir.
Yolculuğun başlamasına saatler kala, seni bulunduğun yerden götüren sebeplere isyan edersin ama bu isyanını kimse duymaz. En büyük isyanda sadece senin duyduğun isyandır. Bağırıp çağırıp rahatlamak istesen bile yapamazsın çünkü güçlü olmak zorundasın. Sen gittiğinde arkanda bıraktığın sevdiklerin sağlam durabilsinler ve seni her zaman güçlü hatırlasınlar.
Şunu hiç unutmuyorum, bütün sevdiklerimi arkamda bırakıp uzun bir yolculuğa çıktığım esnada otobüsün camından dışarı izliyorum. Fiziken o koltuktayım sadece, bütün benliğim sevdiklerimin yanında. Hiç görmediğim, sadece kitaplardan bildiğim coğrafyayı izleyerek yol alıyoruz. Otobüs tıklım tıklım dolu, bir tane bile boş yer yok. Hatta iki kişilik koltukta çocuğunu ortaya oturtup üç kişi seyahat edenler bile var. Kör olasıca garibanlık… Kimisi lüks arabasında tek başına seyahat ederken, kimisi ise koltuğa sıkışarak gidiyor. Neyse, bu düşünceler eşliğinde camdan dışarı bakarken yol kenarında durmuş bir cenaze arabası dikkatimi çekti, arkasında iki otomobil ve çevresinde büyük ihtimal akrabaları olduğunu düşündüğüm bir grup. Zaten duygularımın zirve yaptığı o an gözümden yaşların akmasına engel olamadım. Çünkü son yolculuğuna çıkmış bir yolcuyla karşılaşmak yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Kim olduğunu bilmediğim o kişiyi, belki de doyduğu yerden doğduğu yere götürüyorlardı. Kim bilir en son ne zaman görmüşlerdi, ne zaman sarılmışlardı? Yaptıkları telefon görüşmesinde “görüşürüz” demişler miydi acaba, belki de hiçbir zaman görüşemeyeceklerini bilmeyerek.
Otobüs devam ediyordu ama ben orada kalmıştım. Cenaze arabası, araçlar ve küçük kalabalık… Eskiler yola çıkanlar için, “gidip de dönememek dönüp de bulamamak var” derlerdi. O zamanlar hiç anlamazdım bu cümleyi ama şimdi tam da şu an yaşayarak ne olduğunu kavramıştım. Tanımadığım o kişi gitmişti ama dönememişti. Ya onu bekleyenler onların duyguları ne olacaktı. O’na bir daha asla sarılamayacaklar, dokunamayacaklar sadece fotoğraflara bakıp avutacaklar kendilerini. Kazasız belasız gidip gelmeleri için arkasından döktükleri su, şimdi sakinleşmeleri için onlara verilecek. Giderken mutluluk ve hüzünle salladıkları elleri, bu sefer son yolculuğuna uğurlarken sallamak zorunda kalacaklar.
Hayat, bir yolculuktan ibaret. Ne güzel demiş Aşık Veysel “İki kapılı bir handa gidiyoruz gündüz gece” Giderken son kapıya da yaklaşıyoruz aslında, kim bilir nerde nasıl kaç yaşında olacağını bilmeden büyük bir hızla gidiyoruz.
Son kapıya varmadan pişman olmamak için hızınızı biraz azaltın, zaman ayrın sevdiklerinize, sizi sevenlere. Hayatta size eşlik edenleri ihmal etmeyin. Nasıl ki bir yere gittiğinizde sizi sabırla ve özlemle bekliyorlar siz de onlara aynı sadakat ve hasretle kavuşmaya çalışın. Çünkü yol böyle güzel, yolculuk böyle anlamlı.
Ve son durağa geldiğinizde, gözünüz arkada kalmadan huzurla gidin dönüşü olmayan yolculuğa… Sizi hep güçlü hatırlasınlar, varsın bilmesinler otobüsün camından dışarıyı izlerken ağladığınızı ama şunu da unutmasınlar; gittiğiniz her yerde heybenizde onlar vardı.